30 Aralık 2013 Pazartesi

Bundesliga'da İlk Devrenin En İyi 10 Kurtarışı


Kurtarışlar harika, ama asıl dikkat çeken bir diğer hususta listede kendine yer bulan 10 kalecinin de Alman asıllı (Thomas Kraft, Oliver Baumann, Timo Hildebrand, Weidenfeller, Ter Stegen, Christian Wetklo, Mielitz, Rene Adler, Neuer, Bernd Leno) olması. Altyapılarda kaleci yetiştirme olayı kusursuza yakın. Zaten şu an aklıma gelen Benaglio ve Augsburg'un kalecileri dışında Bundesliga'da yabancı eldiven yok.

28 Aralık 2013 Cumartesi

Bundesliga'da İlk Devrenin En İyi 10 Golü


Bundesliga'nın resmi YouTube kanalı ilk yarının en güzel 10 golünü listelemiş, genel olarak fena değil ama yine de itirazım var. Zlatan Ibrahimovic ile beraber dünyada en çok spektaküler gole imza atan oyuncu Juan Arango değil midir, bu listede nasıl kendine yer bulamaz? Hatta attığı toplam gol sayısını, attığı spektaküler gol sayısına oranlarsak ilk sırayı alır, şüphesiz. Arango'nun geçen hafta Wolfsburg'a attığı inanılmaz frikik golünün es geçilmesi olacak iş değil.

James!


26 Aralık 2013 Perşembe

En İyi Arkadaş Nagatomo


"Inter'de en iyi arkadaşım Nagatomo, çünkü konuştuğumuzda birbirimizi anlamıyoruz. Sürekli bir şeyler anlatıyor, ben de gülüyorum. Ben bir şeyler anlatınca da o gülmeye başlıyor. Anlaşabilsek, otomobillerden, kadınlardan konuşuruz da anlaşamıyoruz işte. Ama olsun en iyi arkadaşım Nagatomo"
Inter'in Japon futbolcusu Nagatomo'nun kaptan Zanetti'yle Milano derbisi sonrası klasikleşen Japon usulü sevincini görünce Antonio Cassano'nun geçen yıl eski takım arkadaşı Nagatomo hakkında söyledikleri aklıma geldi, paylaşmak istedim. Çok güzel şeyler bunlar, arada serpiştirmek lazım.

25 Aralık 2013 Çarşamba

Sir Alex


Sir Alex Ferguson ve Jim Baxter, Glasgow Rangers idmanında, 1969. Sir Alex, 65.000 pound gibi rekor bir transfer ücreti karşılığında transfer olduğu Rangers formasını iki yıl terletmişti. 

21 Aralık 2013 Cumartesi

17 Aralık 2013 Salı

Çamaşırcı Kadın


Yıl 1935, Tottenham Hotspurs'un kendi çamaşırcı kadını yeni sezon öncesi takımın yıkanmış şort ve tişörtlerini asmakla uğraşıyor. Zamanında futbol kulüpleri, malzemelerin temizliğinden sorumlu kendi çamaşırcı kadınlarını bünyesinde bulundururmuş.

12 Aralık 2013 Perşembe

Fernandes Nereye Koşuyor?


Fernandes'in performansı son 4-5 haftadır istikrarlı bir biçimde düşüş gösteriyor, eyvallah. Benim canımı sıkan bu değil. Oğuzhan'ın 4 yıllık mukavelesinde toplamda 1 milyon 850 bin euro garanti ücret alacağı yazıyorken Fernandes, yıllık 2.1 milyon euro kazanıyor ve durum ne hikmetse onu memnun etmek için yeterli değil. Asıl canımı sıkan bu!


Basında sözleşme şartları ve görüşmeleri ile ilgili bir çok şey yazıldı, çizildi fakat bir türlü sonuca varılamadı. Zamanında feda koşulları çerçevesinde yıllık ücretinde indirime gitmeyen ve dolayısıyla takımla yolları ayrılan Quaresma'nın Porto'ya döneceğinin konuşulması, Fernandes için iyi bir örnek teşkil etmeli aslında. Beşiktaş'a yıllık 3.5 milyon euro'ya imza atan ve bir önceki sezon yıllık ücretinde indirimi kabul etmeyen Quaresma'nın durumu ortada. Kendisine bu denli yüksek maaşı verecek bir Avrupa kulübü yoktu ve kariyerine Katar'da devam etmek zorunda kaldı. Ne kariyer ama! Resmen geçmişine ve yeteneğine ihanet değil de ne? Ve şuan Beşiktaş'tan kazandığının belki de 3'te 1'ine  ona kapılarını yeniden açan eski kulübü Porto'yla anlaşma şartlarını görüşüyor. Fernandes, bu şekilde düşünmeye, sahada hiç bir varlık göstermemeye devam ettikçe sonu Quaresma'dan bir farkı olmayacak ve beğenmediği yıllık ücretinin peşinden kendini Arap sermayesinin kollarına bırakacak olması muhtemel çünkü Avrupa'nın 5 büyük liginde bu şartları kabul edecek bir takım yok, yarısını bulabilirse şükretmeli!

Fernandes, uzun zamandır milli formadan uzak ama bu, milli takım havuzunda kendine yer bulamayacağı anlamına gelmiyor ki Beşiktaş formasıyla milli takıma seçildiği dönemlerde oldu. Milli takımda kendine yer bulmak istiyorsa gereken performans seviyesine ulaşması bir yana düzenli forma şansı bulması, oynaması gerekiyor ki oynuyor da. Bu amaç doğrultusunda, Dünya Kupası'nda yer almak için düzenli olarak oynayabileceği bir takım arayan oyuncuların sayısı bir hayli fazlayken Fernandes'in gemileri yakması, aldığı sürenin değerini bilmemesine açıklanabilir cinsten değil. Üstelik Almeida'nın aynı süreç içerisinde yükselen grafiğini de göz önüne alırsak hiç değil.  

Artık bir sonuca varılmalı. Önder Özen'in oyuncunun takımla olan geleceği hakkında en yakın zamanda bir açıklama yapması gerekiyor çünkü kafasında olayı bitirmiş gibi davranan Fernandes'in saha içi performansı, takımı da olumsuz yönde etkiliyor. Yanlış anlaşılmasın. Fernandes muhakkak gitsin demiyorum. O hala takımın en değerli oyuncularından bir tanesi ama ben sadece ne düşündüğünü veya ne hissettiği hususunda bir sonuca varamıyorum, ne yapmaya çalıştığını da anlamıyorum.

Futbolcuların Çocukluk Fotoğrafları #1


Luka Modric


Thomas Müller


Frank Ribery


Cesc Fabregas


Sven & Lars Bender

8 Aralık 2013 Pazar

Futbol Dünyasının Efsane Gol Sevinçleri


Golü attıktan sonra ellerini açıp, dört nala koşturmak mı? Yoksa yaratıcı fikirlerde bulunup, gol sevincini bir sanat gibi icra etmek mi? 

1.) Eşi Benzeri Olmayan Tepki: Robbie Fowler'ın futbol sahnesinden yavaş yavaş çekilmeye başladığı dönem bile benim çok küçük yaşlarıma denk gelse de kendisi hakkında az çok bilgi sahibiyim. Arsenal ağlarına yalnızca 4 dakika 33 saniyede 3 gol göndererek, en kısa sürede hat-trick yapan oyuncu ünvanını alması ve o sıra yalnızca 19 yaşında olması, yine Arsenal'e karşı oynadıkları maçta David Seaman ile içinde bulunduğu penaltı pozisyonunda lehine verilen haksız karar sonrası hakeme itirazda bulunacak kadar dürüst olmasının dışında bu listede yer edinmesini sağlayacak gol sevinci ise, 1999'da Merseyside derbisinde Fowler, uyuşturucu kullandıkları gerekçesi ile gündeme gelen Everton'lu futbolculara tepki göstermek amacı ile saha çizgisine gidip toz çekermiş gibi yapması kanımca en yaratıcı olanı. Bu hareketinden dolayı kendisine 4 maç, kulübüne de 60.000 sterlin ceza kesilmesi kimin umurunda?



2.) Brian Laudrup'un Keyfi: 1998 Dünya Kupası'nda Brezilya ile Danimarka arasında oynayan çeyrek final müsabakasında dakikalar 50'yi gösterdiğinde Brian Laudrup takımı adına skoru eşitleyen golü atmasının yanı sıra o zamana kadar farklı gol sevinçlerine alışık olmayan seyircilerin önünde, takım arkadaşı Soren Colding'in de ona eşlik etmesi ile beraber sürdükleri kısa süreli sefa her ne kadar maça damgasını vursa da 10 dakika sonra Rivaldo'nun kaydettiği gol turu Brezilya'ya getirir. Kendisine bu sevincin nedeni sorulduğunda ise, hep aynı tarz sevinçleri görmeyi sıkıcı bulan oğlunun, maçtan önce kendisine "gol atarsan her zamankinden farklı bir gol sevincinde bulunması isteği olduğunu söyler. Bu tarz sevincin örneklerini Nihat Kahveci'den de görmüştük.



3. Beşik Sallama Hareketi: 94 Dünya Kupası denildiğinde ilk olarak akla ne gelir? Roberto Baggio'nun finalde kullandığı son penaltıyı direğin üstünden tribünlere yollaması mı? Belki. 1994 Dünya Kupası'nda  Brezilya'nın Hollanda ile karşılaştığı maçta takımının 2. golünü atan Bebeto'nun, turnuva devam ettiği sırada oğlunun dünyaya gelmesinin akabinde Romario ile birlikte futbol literatürüne geçen, halada futbolcuların yeni doğan çocuklarına ithafen yaptıkları şu meşhur beşik sallama hareketi ilk olarak burada sergilenmişti. Beşikte sallanan ilk bebek olan Mattheus ise şu an 18 yaşında ve önümüzdeki sezon 2 milyon euro karşılığında transfer olduğu Juventus forması giyecek



4.) Roger Milla ve Meşhur Dansı: Milla, devlet başkanı Paul Biya tarafından ülkesi Kamerun adına 1990 Dünya Kupası'nda oynamaya ikna edildiğinde yaşı 38 idi. Fakat yaşının ilerlemiş olması, en prestijli kupada 4 gol atmasına, bu performansı ile ülkesini çeyrek finale kadar taşıyarak o döneme kadar hiç bir Afrika ülkesinin başaramadığı bir dereceye imza atmasına engel değildi. Turnuvada attığı her golden sonra korner direğine gidip o meşhur hareketini yapan Milla'nın, özellikle Kolombiya'ya karşı oynadıkları maçta, scorpion adını alan akrobatik kurtarışı ile ünlenen kaleci Rene Higuita'nın ayağından topu kapması ve meşin yuvarlağı filelerle buluşturmasının ardından yaptığı bu dansı tam bir efsaneye dönüşürken, futbol sahnesinde ilk defa bu kadar farklı bir gol sevincine tanıklık edilmesi, ilerleyen zamanlarda futbolculara ilham kaynağı olduğunu söylemek yanlış olmasa gerek. Tabii her şey bununla da sınırlı kalmadı. Milla'nın bu dansı reklam kampanyalarına da malzeme olurken kendisi de sınır tanımadı. 1994 Kupasında tam 42 yaşında iken milli formayı sırtına geçirdi ve turnuvada 1 gol atma başarısı gösterdi.



5.) Maskeli Adam Kaviedes: Yine bir Dünya Kupası'nda, 2006 Almanya'da Ekvator'un Kosta Rika ile karşılaştığı maçta ülkesi Ekvator adına farkı 3'e çıkaran golü atan Ivan Kaviedes'in golden sonra formasının altından çıkardığı Spider-Man maskesi ile golünü kutlaması unutulmazlar arasına girdi. Golü 90+3'te atıp sevincini bir daha ki maça bırakmadan yaşaması bir yana Kaviedes, bu sevincini  trafik kazası sonucu hayatını kaybeden eski bir takım arkadaşı için yaptığını açıklamıştı. Bu tarz maskeli sevincin benzerini de bir dönem ülkemizde forma giyen rahmetli Antonio de Nigris'in, Gaziantep formasıyla Şükrü Saraçoğlu'nda yaptığına şahit olmuştuk. 

7 Aralık 2013 Cumartesi

Dünya Kupasına Katılamayan Oyuncular top 11



Maç Yazısı: Bucaspor - Beşiktaş


37 maç.. Beşiktaş'ın bu sezon -Trömso eşleşmesini de hesaba katarsak- yapacağı maksimum maç sayısı. Kupadan elenmek hiç bir zaman olumlu karşılanmamalı fakat bu, takımın tamamen şampiyonluk yarışına konsantre olabilmesi açısından normal bir durum olarak kabul edilebilir mi? Kesinlikle hayır. Bu sayede Beşiktaş'ın kadrosunda kupa rotasyonunda şans bulabilecek genç oyuncuların önü kapanmış oldu, bir nevi kendi kaderlerini kendileri çizdiler. 

Takım son haftalarda alışılagelmiş halinden uzak değildi. Beşiktaş açısından yine bir devresi siyah, bir devresi ise beyaz bir müsabaka oynandı. Bu siyah-beyazlık özellikle fiziki açıdan çok net şekilde gözler önüne seriliyordu. Takımın maç içinde bu denli tempo farklılıkları yaşaması anlamak güç. Özellikle Fenerbahçe maçının 2. yarısında bunu çok net biçimde gördük. Beşiktaş devreyi önde ve rakibinden 1 fazla kapatmasına rağmen ikinci yarı rakibine üstünlük kuramadı. Keza Konyaspor maçının ilk yarısında sezonun en iyi futbolunu oynarken, ikinci yarı takım oyundan düştü.


Akşamki maçın, ilk devresi bir o kadar insanı karamsarlığa iterken, ikinci yarının gole bulana kadar ki kısmı bir o kadar güzeldi. Bu süre zarfında Oğuzhan'ın biraz daha fazla sorumluluk alıp, takımın liderliğini üstlenmesi ile oyuna rakip sahaya yıkan ve tempoyu belirleyen Beşiktaş'ın gol bulması içten değildi. Oyunun gidişatına göre hamle oyuncusu olarak kulübeye takviye edilen Ömer'in oyuna girdikten 3 dakika sonra Oğuzhan'ın pasını gole çevirmesi şüphesiz ki Önder Özen'in transferi gerçekleştirirken kafasında planladığı gibiydi. Partneri Eneramo maç boyunca yoklara oynadı. Maç içinde sürekli rakip savunmacılarla boğuşması aklıma Real Sociedad sportif direktörünün Necati Ateş için sarfettiği "Kendisinden gol atmasını beklerken, biz sahada sürekli oyuncularla didişen bir güreşçi gördük" sözlerini getirdi. Necati, 33 maçta yalnızca 1 gol atarak tamamladığı Sociedad macerasında çok eleştirilmişti. Eneramo'da tıpkı öyleydi. Sırtı dönük aldığı her topu ezdi, neredeyse hiçbirini verimli kullanamadı. Takımda kendine yer bulması çok zor. Bu erken verilmiş bir karar olabilir ama takımda geleceği yok gibi. Üstelik Almeida'nın derbideki oyunu ve attığı ilk gol aklıma geldikçe varlığını bile unutacak kıvamdayım.


İlk gol Oğuzhan'ın kaptırdığı top sonucu gelişse de Tolga'nın yerine kaleyi devralan Cenk, maçın genelinde başarılı performans sergilemesine karşın yediği basit goller listesine yenilerini eklemeye, Serdar'ın kanadı istikrarlı olarak aksamaya devam ediyor. Bu sezon ilk defa resmi bir müsabakada forma şansı bulan Pedro Franco, sıradan bir defans oyuncuna göre gayet teknik olduğunu kanıtlasa da ilk 11'de yer edinecek kadar güven vermedi. Aslında bu yeteneğe sahipken kendisinden defansif orta saha yaratılabilir mi acaba? düşünmüyorum değil. Escude, eyvallah çok tecrübeli fakat tecrübeli olduğu kadar da ağır. İnanılmaz ağır. Bucasporlu Rikıd'ın attığı gol olacak iş değil. Sakatlığının üzerinden çok uzun bir zaman dilimi geçse de hala eski çizgisinin yanına yaklaşamayan İsmail'de vasatı aşamadı. Eldeki oyunculara bakıldığında devre arasına kadar kiralanan Ramon Motta, sezon sonuna kadar takımda kalacak gibi, kalmalı da. Hem ofansif açıdan yeterli seviyede hem de aradığımız agresifliğe fazlasıyla sahip. 


Kupadan elenmek bir yana Pedro Franco, Kerim Frei gibi gençlerin, 15. haftaya gelinen lig maratonunda yeterli forma şansı bulamamaları göze alındığında kupa maçlarında rotasyonda süre almaları çok önemliydi fakat durum ortada. Asıl üzücü olan bu. Ayrıca 37 maç ne ki? Biz size doyamadan lig bitecek..

1 Aralık 2013 Pazar

Maç Yazısı: Fenerbahçe - Beşiktaş


Maç sonu yaptığı açıklama da "Müsabakanın her dakikasında futbol adına güzel şeyler oldu" diyerek özetlemiş Ersun Hoca. Tam anlamıyla harika bir maçtı, son zamanda oynanan derbilerde hasret kaldığımız türden. Sadece maç öncesinde değil, maç içinde de yüksek heyecanı barındıran derbilerden.

Galatasaray derbisinde Bruma ile girdiği ikili mücadele sırasında saçma bir hareketle topu rakibine kaptıran, bu sayede rakibin skoru dengelemesine, oyuna ortak olmasını sağlayan ve dün akşamki maç boyunca sahada olan bitenden bi' haber olan Serdar'a değinmeden olmaz. Tam anlamıyla döküldü. İlk yarıda yenilen iki golde de refakatçi görevini üstlenmiş gibiydi. İlk golde savunmanın arkasına atılan topu algılayıp, belini çevirene kadar Sow, golü getirecek vuruşu yaparken, ikinci golde ise ofsaytı bozduğu yetmezmiş gibi yine Sow'un vuruşunu yapmasını engelleyecek bir hamlede bulunamayacak kadar ağır kaldı ve bu derbide de bireysel oyuncu hataları, Beşiktaş'ın aleyhinde skora etki de bulunan yegane faktörlerden biri oldu. Bu nedenle bu bölgeye takviye yapılması şart! Olmadı 1 Atiba daha alınsın. Ersan'da Beşiktaş'a geldiği ilk günlerden fazlasıyla uzak performans sergilemeye devam ediyor. Dragao Stadı'nda inanılmazı çizgiden çıkaran Ersan'dan eser yok.

Sakatlanan Veli'nin yerine sahaya sürülen Necip'in 19 dakika sonra, 2. sarıdan atılması inanılacak gibi değil. Pozisyon tartışmaya açık fakat faul yapma gerekliliği olmayan bir pozisyonda bir o kadar da gereksiz müdahelede bulunmak yersizdi. Kanımca; kırmızı kart kararını ağır bulsam da tecrübesiz denilmeyecek kadar çok derbi görmüş Necip'in hareketi çok yersizdi. Zaten gözü dönmüş halde saldıran Fenerbahçe'yi daha da iştahlandırdı.

Tolga'nın maçın tamamında ortaya koyduğu performans takdire şayan, Atiba bilindik, Almeida'nın gol vuruşları ise first class'tı. Veli'nin Oğuzhan işi pasıyla buluşur buluşmaz yaptığı vuruş, aman allahım! Dünyada sayılı golcülerin yapabileceği türden, aldığı maaşın hakkını ilk defa bu kadar net veren bir gol vuruşuydu. Oğuzhan'ın Egemen'e açma-germe yaptırdıktan Almeida'ya yaptığı asist, maçın Beşiktaş bazında en güzel hareketleriydi.

Haydi Neven!


Malum Dortmund başı sakatlıklar ile fena halde dertte. Klasik defans dörtlüsünün 3'ü sakat, Piszczek ise dün oynanan Mainz maçında ilk kez ilk 11'deki yerini aldı. Subotic 6 ay sahalardan uzak kalacak, bir nevi sezonu kapattı diyebiliriz. Hummels'in durumu partnerininki kadar ciddi değil, yakın zamanda sahadaki yerini alır ve bu aralar arkadaşına destek olmakla meşgul. Yukarıda "Haydi Oğlum" der gibi.

27 Kasım 2013 Çarşamba

Klopp & Sokratis


İshak Style!


Duran top organizasyonları başarıyla gerçekleştirildiği takdirde futbola renk katan unsurlardan biri olmuştur daima. Eşi benzeri görülmemiş, akıl dolu veya ilginç..

Hatırlarsanız İshak, direkt olarak kaleyi düşündüğü korner atışlarının ilk örneklerini Beşiktaş karşılaşmasında sergilemişti. 3 korner atışında da rakip altı pas çevresinde ciddi karamboller yaşanmıştı fakat Tolga Zengin kritik kurtarışlara imza atmıştı.  İshak bu hafta Akhisar Bld. maçında da aynı şekilde; sert, falsolu bir korner atışı kullandı, gol oldu.  Atışın kullanıldığı esnada diğer Karabüksporlu oyuncuların amacı: gol çizgisinde hiza alarak rakip alanda karambol yaratmak ve kalecinin görüş alanını kısıtlayıp rahat pozisyon almasını önlemek fakat pozisyon içinde ciddi bir temas olmamasına rağmen hakem düdüğüne başvurdu ve güzelim gol iptal oldu. Kim bilir belki İshak, bu korner atışları ile yakın zamanda bir efsaneye dönüşür.

23 Kasım 2013 Cumartesi

Rebelution - Sky is the Limit


No time for the wicked
If you're in my line imma go around the side and still bring it
Sky is the Limit
out of my way, you can't get me down
.....

22 Kasım 2013 Cuma

Çöküş & Lukasz Piszczek


"Saçlarımın %80'i bu hafta beyazladı" bu sözler takımının savunma sıkıntısı ile yoğun mesai harcayan Jurgen Klopp'a ait. 

Bu sezon sakatlanan oyuncuların takım içi önemi baz alındığında en çok sıkıntı yaşayan takımların başında şüphesiz Dortmund geliyor. Henüz formasına kavuşamayan Piszczek, sezon başında sakatlanan İlkay ve son olarak Wolfsburg maçında İvica Olic ile girdiği ikili mücadele esnasında bağlarını kopartan Subotic'in sezonu kapatması, bu süreçte lig ve Şampiyonlar Lig'inde aynı hafta içerisinde alınan iki yenilgi ile beraber Dortmund zor bir zaman diliminden geçiyordu. Üst üste gelen talihsizlikler bunlarla da son bulmadı! Hafta içi Almanya'nın İngiltere ile oynadığı hazırlık karşılaşmasında hem Schmelzer hem de Hummels sakatlandı. Schmelzer 3 hafta, Hummels ise ocak ayına kadar formasına kavuşamayacak. Her ne kadar Piszczek'in yakın zamanda sahalara dönecek olması yüzleri güldürse de diğer 3 savunma oyuncusunun sakatlığı, Bayern maçı arefesinde teknik ekibi kara kara düşündürüyor. "Saçlarımın %80'i bu hafta beyazladı" diyerek durumu özetleyen eli kolu bağlı Klopp ise çareyi bonservisi elinde olan 34 yaşındaki kulüpsüz Manuel Friedrich'te buldu. Maç eksiğini tecrübesi ile telafi edip edemeyeceği merak edilen Friedrich ise şans verilmesi halinde oynayabilir. Sokratis ile Sven Bender'in savunmanın göbeğinde, Erik Durm'un solda, Grosskreutz'un da sağda başlaması muhtemel. Bu sezon asıl dörtlünün henüz bir arada oynayamamış olması yüzünden Dortmund savunması klasik savunma tandemini bir türlü sahaya süremedi ve bir süre daha bu dörtlü bir araya gelemeyecek gibi.
.....

Yaklaşık 6 ay süren sakatlık döneminin ardından sahalara dönmeye hazırlanan Lukasz Piszczek, rezerv takımın Paderborn ile karşılaştığı maçta süre aldı ve takımla birlikte çalışmalara başladı.

Lukasz Piszczek, Dortmund'da o kadar başarılı ve istikrarlı 3 sezon geçirdi ki bu sakatlığı "nazar değmesi" olarak adlandırabiliriz. Bundesliga kariyerine Hertha Berlin formasıyla adım attı ve burada önce forvet ardından sağ açıkta görev yaptı. Dortmund'da ise, Jürgen Kloop onu sağ bek mevkisinde görevlendirmeye başladı ve beklenilenin aksine inanılmaz derecede başarılı oldu. -Bu aynı zamanda Klopp'un, oyunculardan ne denli verim alabildiğine dair en çarpıcı örneklerden bir tanesi. Tıpkı İlkay'da olduğu gibi.- Gösterdiği performans ile takımının şaha kalkmasında önemli pay sahibi olan isimlerin başında geliyordu kuşkusuz. Fiziki açıdan dört dörtlük olması ve koşu istatistiklerinde devamlı zirvede yer almasının yanı sıra sağ tarafı koridor gibi kullanarak hücuma da aynı ölçüde destek vermesi onu kısa zamanda mevkisinin en iyi oyuncularından biri haline getirdi. Bir önceki sezon yaptığı bindirmeler ile 10 assist kaydetmesi ve bu istatistiği ile savunma oyuncuları bazında ligin zirvesinde yer alması, onun aynı zamanda ne kadar iyi bir hücumcu bek olduğunun göstergesi. Bir dönem Mourinho'nun transfer listesinine girdiğini de hatırlatmakta fayda var.

Klopp, onun yokluğunu asıl mevkisi sağ açık olan Grosskreutz ile doldurmaya çalıştı. Grosskreutz her ne kadar o bölgeyi iyi doldursa da bir Piszczek değildi. Peki Piszczek'in sakatlığından yakınan sadece Dortmund muydu? Polonya Milli Takımı'da Dünya Kupası yolculuğunda onu fazlasıyla aradı. Dortmund'dan takım arkadaşı Blaszczykowski ile beraber sağ kanatta sağladığı uyum, hem savunmada hem de hücumda Polonya Milli Takımı'nın en önemli kozlarından bir tanesiydi. 

2014 DK Forması: Meksika




Şimdi sıra yeni kahramanlarda! Meksika'nın mücadeleye hazır gençlik ateşi ve dinamizmi milli takım ruhuna uygun olarak formalara yansıtılmış. Formanın sırt kısmında Meksika güreş posterlerinden ilham alınarak, kalın ve ikonik desenler ile tasarlandığı belirtilen grafikler yer alıyor.

19 Kasım 2013 Salı

2014 DK Forması: Japonya






Armadan doğarak formanın tasarımında yer alan 11 bant bütünlüğü ve güç kaynağının arkasındaki enerjiyi simgeliyormuş. Asıl ilginç olanı ise; el işi Japon yazılarından ilham alınarak tasarlandığı belirtilen, omuz kısmında yer alan kırmızı çizgiler, oyuncular maç öncesi bir araya geldiğinde takım ruhunu simgeleyen kırmızı bir daire oluşturuyor. Dahice!

18 Kasım 2013 Pazartesi

2014 DK Forması: İspanya






La Roja yani Kırmızılar.. Yeni formalar bir İspanya klasiği, geleneğin dışına çıkılmamış ve milli renk formayı süslemiş. Tanıtımda kırmızı rengin tüm ulusu birleştirdiği belirtiliyor. Yeni arma ise son dönemde gençlik akademilerine yapılan yatırımların sonucu olarak kazanılan uluslararası kupaları, İspanya'nın altın çağını simgeliyor. 

17 Kasım 2013 Pazar

2014 DK Forması: Almanya








Her zaman olduğu gibi ünlü Alman disiplini formaya yansıtılmaya çalışılmış. Ulusal kimliğin korunması, milli takımın bir futbol takımından ibaret olmadığını aynı zamanda tüm ulusun elçisi olduğu mesajını vermek amaç edinilmiş. Tasarım olarak Almanya Milli Takımı'nın '74 Dünya Kupası'nda giydiği formanın daha hoş, sade ve günümüze uyarlanmış hali olarak göze çarpıyor. Amblemin üstündeki 3 yıldız, 1954, 1974 ve 1994 yıllarında kazanılan kupaları, formanın göğüs kısmında yer alan şeritler ise Almanya bayrağını sembolize ediyor.

15 Kasım 2013 Cuma

Taşındık!


Artık buradayız! Birçok nedenden dolayı son zamanlarda bana samimi gelmeyen eski adresten ayrılmış bulunmaktayım. Geriye dönüp baktığımda yine iyi-kötü, daha sonraları okuduğumda yazdıklarıma güleceğim bir arşiv yarattım kendime ama özellikle biraz aceleye gelen blogun isim konusunda ciddi takıntılarım oluşmaya başlamıştı. Sonundaki "20"yi attık, blog messenger vari olmaktan çıktı, daha derli toplu bir hal aldı. Eski blogu genç yaşta ihtiyarların arasına, Milan'a transfer olan Gourcuff'a benzetiyorum aslında. Yenisi de içindeki Zidane'a benzer umarım. Burada çok daha uzun vakit geçirmek, içimizdeki Zidane'ı çıkarmak dileği ile haydi hayırlısı!