7 Aralık 2013 Cumartesi

Maç Yazısı: Bucaspor - Beşiktaş


37 maç.. Beşiktaş'ın bu sezon -Trömso eşleşmesini de hesaba katarsak- yapacağı maksimum maç sayısı. Kupadan elenmek hiç bir zaman olumlu karşılanmamalı fakat bu, takımın tamamen şampiyonluk yarışına konsantre olabilmesi açısından normal bir durum olarak kabul edilebilir mi? Kesinlikle hayır. Bu sayede Beşiktaş'ın kadrosunda kupa rotasyonunda şans bulabilecek genç oyuncuların önü kapanmış oldu, bir nevi kendi kaderlerini kendileri çizdiler. 

Takım son haftalarda alışılagelmiş halinden uzak değildi. Beşiktaş açısından yine bir devresi siyah, bir devresi ise beyaz bir müsabaka oynandı. Bu siyah-beyazlık özellikle fiziki açıdan çok net şekilde gözler önüne seriliyordu. Takımın maç içinde bu denli tempo farklılıkları yaşaması anlamak güç. Özellikle Fenerbahçe maçının 2. yarısında bunu çok net biçimde gördük. Beşiktaş devreyi önde ve rakibinden 1 fazla kapatmasına rağmen ikinci yarı rakibine üstünlük kuramadı. Keza Konyaspor maçının ilk yarısında sezonun en iyi futbolunu oynarken, ikinci yarı takım oyundan düştü.


Akşamki maçın, ilk devresi bir o kadar insanı karamsarlığa iterken, ikinci yarının gole bulana kadar ki kısmı bir o kadar güzeldi. Bu süre zarfında Oğuzhan'ın biraz daha fazla sorumluluk alıp, takımın liderliğini üstlenmesi ile oyuna rakip sahaya yıkan ve tempoyu belirleyen Beşiktaş'ın gol bulması içten değildi. Oyunun gidişatına göre hamle oyuncusu olarak kulübeye takviye edilen Ömer'in oyuna girdikten 3 dakika sonra Oğuzhan'ın pasını gole çevirmesi şüphesiz ki Önder Özen'in transferi gerçekleştirirken kafasında planladığı gibiydi. Partneri Eneramo maç boyunca yoklara oynadı. Maç içinde sürekli rakip savunmacılarla boğuşması aklıma Real Sociedad sportif direktörünün Necati Ateş için sarfettiği "Kendisinden gol atmasını beklerken, biz sahada sürekli oyuncularla didişen bir güreşçi gördük" sözlerini getirdi. Necati, 33 maçta yalnızca 1 gol atarak tamamladığı Sociedad macerasında çok eleştirilmişti. Eneramo'da tıpkı öyleydi. Sırtı dönük aldığı her topu ezdi, neredeyse hiçbirini verimli kullanamadı. Takımda kendine yer bulması çok zor. Bu erken verilmiş bir karar olabilir ama takımda geleceği yok gibi. Üstelik Almeida'nın derbideki oyunu ve attığı ilk gol aklıma geldikçe varlığını bile unutacak kıvamdayım.


İlk gol Oğuzhan'ın kaptırdığı top sonucu gelişse de Tolga'nın yerine kaleyi devralan Cenk, maçın genelinde başarılı performans sergilemesine karşın yediği basit goller listesine yenilerini eklemeye, Serdar'ın kanadı istikrarlı olarak aksamaya devam ediyor. Bu sezon ilk defa resmi bir müsabakada forma şansı bulan Pedro Franco, sıradan bir defans oyuncuna göre gayet teknik olduğunu kanıtlasa da ilk 11'de yer edinecek kadar güven vermedi. Aslında bu yeteneğe sahipken kendisinden defansif orta saha yaratılabilir mi acaba? düşünmüyorum değil. Escude, eyvallah çok tecrübeli fakat tecrübeli olduğu kadar da ağır. İnanılmaz ağır. Bucasporlu Rikıd'ın attığı gol olacak iş değil. Sakatlığının üzerinden çok uzun bir zaman dilimi geçse de hala eski çizgisinin yanına yaklaşamayan İsmail'de vasatı aşamadı. Eldeki oyunculara bakıldığında devre arasına kadar kiralanan Ramon Motta, sezon sonuna kadar takımda kalacak gibi, kalmalı da. Hem ofansif açıdan yeterli seviyede hem de aradığımız agresifliğe fazlasıyla sahip. 


Kupadan elenmek bir yana Pedro Franco, Kerim Frei gibi gençlerin, 15. haftaya gelinen lig maratonunda yeterli forma şansı bulamamaları göze alındığında kupa maçlarında rotasyonda süre almaları çok önemliydi fakat durum ortada. Asıl üzücü olan bu. Ayrıca 37 maç ne ki? Biz size doyamadan lig bitecek..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder