23 Şubat 2014 Pazar

Lyon Altyapısı ve Yassine Benzia


Lyon, 2016 yılında tamamlanması planlanan yeni stadının inşaatı dolayısıyla finansal anlamda bir takım düzenlemelere gitmiş, kemer sıkma politikası uygulamıştı. Yüksek maaşlı oyuncular değerini bulduğunda elden çıkarılmış ve bonservisiyle oyuncu satın alma dönemi yerini altyapı yatırımlarına bırakmıştı.

Son zamanlarda Avrupa'nın sayılı altyapılarından birine sahip olan Lyon, Avrupa'nın 5 büyük liginde, kendi kaynaklarından yetiştirdiği oyunculara şans verme ortalamasında 5.8 ile Barcelona, Athletic ve Real Sociedad'ın ardından 4. sırada yer alıyor. Çok değil, bundan 3-4 yıl öncesine kadar durum böyle değildi. Lloris, Reveillere, Cris, Bodmer, Cissokho, Kallström, Toulalan, Pjanic, Bastos, Gomis ve Lisandro Lopez'den oluşan muhtemel Lyon ilk 11'inde bir tane bile altyapıdan yetişen oyuncu yer almıyordu. Üstelik kulüp, bu saydığım isimlere milyon eurolar bayılmıştı. Henüz Barcelona seviyesinde olmasalar da bu anlamda önemli mesafe katettiler ve gençlerin zamanla tecrübe edinip olgunlaşması ile yeniden Şampiyonlar Ligi'nde söz sahibi olacaklarına inanıyorlar.

Lyon altyapısının son dönemdeki en büyük yeteneklerinden biri olan 19 yaşındaki Cezayir asıllı Fransız forvet Yassine Benzia, tüm alt yaş kategorilerinde Fransa milli takımının formasını giydi. Bir çok göçmen genç oyuncu gibi o da amatör kulüplerde forma giyip, kendini gösterdikten sonra Lyon yolunu tuttu. İlk resmi maçına 11-12 sezonunun son karşılaşmasında çıktı, 4 dakika süre aldı. Sonraki sezon daha sık forma sık forma şansı bulsa da Lopez, Gomis ve Lacazette'nin arkasında yedek bekledi, alternatif oyuncu olarak düşünüldü. Avrupa Ligi rotasyonunda yer buldu ve bu organizasyon da ilk gollerini attı.

Lisandro Lopez'in Katar yollunu tutması ve Gomis'in takımdan ayrılmasının gündemde oluşuyla ilk haftalarda kadroya girememesi üzerine ilk iki maçta ilk 11'de şans buldu. İlk maçında Remi Garde tarafından en uçta görevlendirilmişti. Ligin ikinci maçı olan Sochaux deplasmanında ise sezona çok iyi başlangıç yapan Lacazette en uçta yer alırken, Yassine, Gourcuff ile kanatları paylaşıyordu. Bu maçta 1 gol, 2 asistlik performansıyla yıldızlaştı. Devamında ise Gomis'in kafasını toparlayıp takıma adapte oluşu ve Lacazette ile sağladığı uyum ile kulübeye demir attı. Zaten Lyon'un yeni yılda yakaladığı çıkışının altında yatan en büyük sebeplerden biri de; Grenier ve form tutan Gourcuff'un yaratıcılığı ile Lacazette ve Gomis ikilisinin uyumu sonucu ortaya çıkan hücum gücü. Bu nedenle Yassine'in ligin geri kalan kısmında da forma şansı bulması zor. Bir ay önce Yzeure ile oynanan kupa maçının 20. dakikada sakatlanarak oyundan çıktığı ve sakatlığının devam ettiğini de hatırlatalım.

Transfer döneminde ayrılması da gündeme geldi. Rennes başta olmak üzere bazı kulüpler onu kiralamak üzere teklifte bulundular ama Remi Garde, kendisine güvendiğini ve ona ihtiyacı olduğunu açıklayarak konuyu kapattı.

Benzia, milli takım arenasında çok daha başarılı. İlk olarak 2011 U17 Dünya Şampiyonası'nda kendini gösterme fırsatı buldu. Turnuvada oynadığı 5 maçta, 5 gol, 1 asistlik performans sergilese de çeyrek finalde ev sahibi ve turnuva şampiyonu Meksika'ya elendiler. Geçtiğimiz yaz mevsiminde Türkiye'de düzenlenen U20 Dünya Şampiyonası'nda değil, U19 Avrupa Şampiyonası kadrosunda yer aldı. 5 maçta 2 gol ama başarısı gösterdi. 

Peki neden Yassine Benzia? 

Lyon, 2016 yılında, yeni stadında oynamaya başladığında, altyapıdan gelen Grenier, Gonalons, Umtiti ve gelecek olan yıldız adayı oyuncular ile eskisinden daha başarılı olacaklarını düşünüyor ama bu hiç de kolay değil. Lyon'un elindeki en değerli oyuncuları oluşturan altyapı mahsulü Grenier ve Gonalons'un 2016, Umtiti'nin de 2017 yılında sona erecek olan sözleşmelerine rağmen Avrupa'nın çeşitli liglerinden teklifler gelmeye başladı bile. Bu oyuncuların kulüplerine olan bağlılığı sorgulanmaz ama stat inşaatı tamamlanana kadar taliplileri artacak ve peşlerini bırakmayacaktır. Kaptan Maxime Gonalons için devre arasında Napoli'den gelen 17 milyon euroluk teklif, Başkan JM Aulas tarafından reddedilmesi buna bir örnek. Cabaye'yi Paris'e gönderen "Fransız Kolonisi" Newcastle'ın da Grenier'in için teklifte bulunduğu konuşulmuştu.

Gelelim Benzia'ya.. Lyon'un iki sezon boyunca en değerli oyuncularını kadrosunda tutamayacağı olası bir ihtimal. Yassine'i farklı kılan da bu. Milli takım ve Lyon B takımında iyi işler çıkartsa da henüz A takım seviyesinde beklenen seviyeye ulaşması için zamanı var. Yeni stat tamamlandığında Lyon'un elindeki en değerli öz kaynak oyuncusu ve Avrupa'nın sayılı forvetlerinden biri olabilir.

Nasıl bir oyuncu?

Benzia'nın ileri uçta oynamaktan ziyade her iki kanatta da görev alabildiğini söylemiştik. Bir forvet oyuncusunun sahip olması gereken finishing özelliğine ve atletik fiziğine sahip olmakla beraber bir kanat oyuncusunun olması gerektiği kadar hızlı ve özel bir dripling yeteneğini var. Topu ayağına aldığında birden hızlanarak rakipleri ekarte edebiliyor. Kuvvetli, gayet teknik. Geliştirmesi gereken özellikleri de yok değil. Kafa toplarını ve pozisyon alma bilgisini geliştirmesi lazım. Ayrıca Kuzey Afrikalı oyuncularının bir çoğunda gözlemlenen hal ve hareketlerin aksine iyi bir karaktere sahip olduğunu düşünüyorum. 

Dennis Bergkamp


Arsenal dün evinde Sunderland'i ağırladı ve bu müsabakayı sıradan bir lig maçından ayıran unsur, Bergkamp'ın Emirates Stadı'nın önünde açılışı yapılacak olan heykeliydi. Herbert Chapman, Tony Adams ve Thierry Henry'den sonra Emirates'in önünde heykeli bulunan dördüncü Arsenal efsanesi oldu.

Bundan 8 yıl önce Fifa 06'yı ilk defa bilgisayarımda oynamaya başladığımda, "iğ ey sıports tını geym"den hemen sonra giren, en iyi gollerin derlemesinden oluşan kısa intro ile tanımıştım kendisini. Newcastle'a attığı tarifi pek zor olan efsane golü en sona saklanmıştı, izlediğimde hayretler içinde kaldığımı hatırlıyorum.

22 Şubat 2014 Cumartesi

Ozzy Effect!


Beşiktaş'ta Galatasaray derbisi öncesinde Oğuzhan'ın sahada olup olamayacağı belirsizliğini koruyordu. Bu hafta boyunca tedavisine devam edilen Oğuzhan, son idmanda takımla birlikte çalıştığı takdirde derbide oynayacaktı ki öyle oldu, şükürler olsun. Dünkü idmanda takımla birlikte çalıştı ve derbide sahada olacak. Oğuzhan'ın sahadaki varlığının, Beşiktaş adına ne denli önemli olduğunu anlamak için de aşağıdaki istatistiklere bakmak yeterli.

Beşiktaş, bu sezon Oğuzhan'ın forma giydiği 13 lig maçında hiç yenilmedi, 39 puanının 31'ini topladı. (9 galibiyet, 4 beraberlik). Oğuzhan'sız Beşiktaş'ın 8 maçta topladığı puan ise 11.

Beşiktaş, bu sezon Oğuzhan'ın forma giydiği 13 maçta, rakip filelere 31 gol gönderirken, oynamadığı 8 maçta ise yalnızca 13 gol kaydedebildi. Bu maçların 4'ünde Beşiktaş gol bulamadı ve sadece SB Elazığspor maçında 3 gol barajı aşıldı.

Beşiktaş'ın son bir buçuk sezonda, ligdeki galibiyet oranı %51 iken, Oğuzhan'ın oynadığı maçlarda %59, olmadığı maçlarda ise %28,6

Yine son bir buçuk Beşiktaş'ın maç başına gol ortalaması 1.85 iken , Oğuzhan'ın oynadığı maçlarda 2.15, oynamadığı maçlarda ise yalnızca 1.

Samsung, Hayalinin Peşinden Gidenleri Arıyor

Samsung,dünya çapında ses getiren “Hayalinin Peşinden Git” kampanyası ile  tutkusunun peşinden koşanları başvuruya davet ediyor.
İstanbul, 07 Şubat 2014 - Samsung Electronics, tüm dünyada hayallerini ve tutkularını hayata geçirmek için teknolojiyi kullanan insanların sahip oldukları potansiyeli keşfetmeyi, paylaşmayı ve desteklemeyi hedefleyen “Hayalinin Peşinden Git” kampanyasını Türkiye’de başlattı. Başarılı mesleki kariyerleriyle tanınan ünlü mentorların da, başvuranlara fikir önderliği yapacağı kampanyaya başvuru için  www.hayalininpesindengit.com adresi ziyaret edilebilir. Kampanyaya başvurular 28 Şubat 2014 tarihine kadar devam ediyor.

“Hayalinin Peşinden Git” kampanyasının kazananları, Samsung ve mentor desteğiyle potansiyellerini açığa çıkararak, hayallerini gerçeğe dönüştürme fırsatını yakalıyor.
Her gün, heyecan verici şeyler yapmak için Samsung ürünlerini kullanan insanlardan ilham alan kampanya; tutkulu kullanıcıları hayallerini ve fikirlerini paylaşmaya davet ediyor. Fotoğrafçılık, mutfak sanatları, spor ve girişimcilik alanlarında başvuruların kabul edildiği kampanyanın kazananları  projelerini hayata geçirme evresinde Samsung’un teknoloji desteğinin yanı sıra, aralarında Fotoğrafçı ve eğitmen Muammer Yanmaz, Kantin’in sahibi ve şefi Şemsa Denizsel, Spor spikeri ve yazarı Caner Eler ve B-Fit’in kurucu ortağı, girişimci ve Schwab Vakfı tarafından “2013 Yılının Sosyal Girişimcisi” seçilen Bedriye Hülya’nın da bulunduğu mentorlerin tecrübelerinden faydalanma fırsatı da bulacak.  
Samsung Electronics Türkiye Başkanı Yoonie Joung projeyle ilgili olarak;  “Samsung olarak teknolojinin, hayal gücüyle bir araya geldiğinde insanların hayatına anlam kazandırdığına inanıyoruz. Dünyanın dört bir yanında insanlar, Samsung teknolojisini kullanarak farklı ve yenilikçi başarılara imza atıyor. Ortaya çıkan hikayelerin yarattığı ilham doğrultusunda geliştirdiğimiz “Hayalinin Peşinden Git”  kampanyasını Türkiye’de hayata geçirmekten mutluluk duyuyoruz. Diliyoruz ki bu proje ile, Türkiye’deki tüketicilerimizin sadece kişisel tutkularını keşfetmelerine değil, aynı zamanda dünya üzerindeki diğer tüketicilere de ilham vermelerine yardımcı olacağız” dedi.
Katılım koşulları
“Hayalinin Peşinden Git” kampanyasına  www.hayalininpesindengit.com adresinden ya da Samsung Türkiye Facebook sayfasındaki “Launching People” uygulamasından başvurmak mümkün. Başvurular, 28 Şubat 2014 tarihine kadar gerçekleştirilebilecek.
Bir boomads advertorial içeriğidir.

17 Şubat 2014 Pazartesi

Maç Yazısı: Beşiktaş - Bursaspor


Beşiktaş gibi oynamak, şerefiyle oynayıp Hakkıyla kazanmak.. Bu terimler, son haftalarda sıkça tekrarlanmaya başladı ve Beşiktaş önce Kasımpaşa, sonrasında Bursaspor maçında da yapılan haksızlıklara karşın isyan ederek galip gelmesini bildi.

Maç öncesinde kulüp tarafından, küfürlü tezahürat vs. durumlarda saha kapama ve para cezası ile karşı karşıya kalmayı önlemek için sıkça tekrarlanan uyarılar sonucunda stadın kullanılan kısımlarıbı dolduran ve maç boyunca takımını en iyi şekilde destekleyen Beşiktaş taraftarını es geçmek olmaz. Takımın göstermiş olduğu mücadeleye seyirci kalmadılar, eksik mücadelesine itici güç oldular.

Bilic, kazanan kadrodan şaşmadı ve Fernandes'i yine yedek soyundurdu. Cezalı olan Serdar'ın yerine Dany'e şans verdi, Veli-Atiba ikilisinden şaşmadı. Normalde Serdar'ın olmadığı durumlarda Joker Atiba kendini sağ bekte bulsa da artık orta sahaya dinamizm katan bu ikili, Bilic'in vazgeçilmezlerinden biri haline geldi. Önder Özen'e duyduğum güvene rağmen Dany'in transferine bir çok Beşiktaş taraftarı gibi ben de ön yargılı yaklaşımda bulunsam da ortaya koyduğu performansını ve emeğini alkışlamak lazım.

Maçın kaderini değiştiren ve İlker Meral'in bizzat görmediği pozisyonda Civelli ile Ersan arasında yaşanan münakaşa sonucunda Ersan'a çıkardığı kırmızı kart açıklanabilir cinsten değildi. Hatırlarsanız bundan 3-4 yıl önce İnönü'de oynanan Fenerbahçe derbisinde de buna benzer bir olay yaşanmıştı. Lugano, maç boyu çileden çıkarttığı Ferrayi'yi oyundan attırmasını bilmiş ve o ana kadar maçı önde götüren Beşiktaş kaybetmişti. Ersan'ın masumiyetine güvensem de Lugano ve Civelli gibi oyuncularla topsuz alanda muhattap olmayacaksın, iyi niyetini suistimal ederler.

(Ülke futbolu komedi dizisi setinden farksız hale geldi zaten. Her hafta spor gündemini, o hafta hakemlerin yaptığı hatalar belirliyor, sürekli bunlar tartışıyor. Hakemler rezil performans sergiledikçe de bunun ardı arkası kesilmiyor maalesef.)

Ersan'ın atılmasından sonra Bilic, etkisiz kalan Oğuzhan'ı çıkarıp Necip ile takımı daha dirençli hale getirdi. Açıkçası Oğuzhan'ın alınması normal olsa da böyle bir değişikliği aklımın ucundan dahi geçirmiyordum. Nasıl üretecektik ki? Olcay, Töre ve Almeida üçlüsünden oluşan hücum hattı eksik devam eden dakikalarda yalnız kalsa da bireysel yeteneklerin işlemesi sonucu Beşiktaş golü buldu. Dört kişilik Bursa savunmasına karşın Töre & Almeida iş birliği golü getirdi, olimpiyat yıkıldı.

Oyuncuların bireysel performanslarında ciddi artışlar söz konusu. Veli-Atiba ikilisinin orta alanda gösterdiği olağanüstü mücadeleye geri kalan oyuncularda ayak uydurduğunda ortaya müthiş mücadele örneği gösteren, yüreğini ortaya koyarak oynayan bir Beşiktaş çıkıyor. Gökhan Töre performansında zirveye doğru ilerlerken skora da etki etmeye devam ediyor. Töre, toplamda yaptığı 6 asistin 4'üne son üç maçta imza attı. Pedro Franco haftalar ilerledikçe kendisine hayran bırakmaya devam ediyor. Özellikle kritik anlarda yaptığı tacklelar takdire şayan. Genç yaşına rağmen inanılmaz öz güven ve tecrübe sahibi. Almeida özellikle ilk yarı saçma ve gereksiz işler yapmasında rağmen galibiyeti getiren isim oldu. Ligde 12 gole ulaştı ve Aatif ile gol krallığını paylaşıyor. İki gol daha attığı takdirde kariyer rekoru kıracak.

Beşiktaş'ta işler rayına oturmuş durumda. Taraftar, takımını ortaya koyduğu mücadeleye seyirci kalmıyor, saha içi mücadeleye itici güç oluşturuyor. Teknik ekip ve yönetim bazında da işler yolunda. Şampiyonluk mu, neden olmasın?

12 Şubat 2014 Çarşamba

Maç Yazısı: Kasımpaşa - Beşiktaş


Beşiktaş açısından işler rayına oturmaya başladı. Ligde kazanılan son iki maçın ardından, bu defa tek topla oynanan tekrar maçında Kasımpaşa'yı 3 gol ile geçen Kartal'ın önündeki engeller bir bir kalkmaya başladı.

Zirve ile olan puan farkının 5'e inmesiyle şampiyonluk yarışında yeniden söz sahibi olmanın yanı sıra Şampiyonlar Ligi'ne direkt katılmak konusunda da mesafe katedilmesi her açıdan umut teşkil ediyor. Bu sayede Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi'ne direkt katılabilir ve ihtiyacı olan katılım ücretine sahip olabilir. 

Beşiktaş maça, ilk maç kadrosundan bir değişiklik yaparak sahaya çıktı. Stoperde Pedro Franco görev aldı, partneri ise Ersan Gülüm'dü. Şartlar gereği yeni transfer Dany'in oynatılmasına izin verilmemişti. Bu önemli değil. Asıl değinmek istediğim nokta; ilk maçta kart cezası sebebiyle oynayamayan Babel ve Adem dün akşam sahadaydı. Üstelik diğer maçlarında da kendisine ceza uygulanmamıştı. Tüm aksiliklere ve bu deli saçmalığının doğurabileceği olumsuzluklara rağmen rağmen Beşiktaş, Beşiktaş gibi oynadı. Şerefiyle oynadı, hakkıyla kazandı.

Tüm takımın verdiği üst düzey mücadele örneğine hayran kalmamak mümkün değil. 10 kişi kaldıktan sonra rakibi bir kaç pozisyon dışında açık vermedi. Tüm takım omuz omuza mücadele etti, birbirinin eksiğini tamamladı.  Serdar'ın Galatasaray maçında olduğu gibi yine anlaşılması güç bir harekette bulunup takımı yalnız bırakması, Beşiktaş adına maçtaki tek olumsuz hareketti. Necip ve Serdar'ın sarı kartı varken bu tarz müdahelelerde bulunması anlamış değilim zaten. Bu konuda daha dikkatli olmaları ve kendilerini geliştirmeleri lazım.

Veli, Jones transferinden sonra resmen seviye atladı. Forma savaşı olacağını düşünmesinden midir bilinmez ama alışık olduğumuz, varını yoğunu ortaya koyan mutant Veli'nin yanında hücumda da söz sahibi olan Süper Veli, harika bir ara pası çıkarıp ilk golün hazırlayıcısı oldu. Yetinmedi, bir de gol attı. Her açıdan kusursuzdu. Atiba, oyundan atılan Serdar'ın yerine geçti, yine bildiğimiz gibiydi. Gökhan Töre, potansiyelinin farkında olarak yapması gerekenleri sahaya yansıtıyor. Olcay ve Almeida bireysel performansında zirveye yaklaşıyor. Motta, kiralık geçirdiği günleri, ileride güzel olarak hatırlamak için görevi yapıyor. Yeri geldiğinde gerekli olan agresifliği takıma aşılıyor. Yavaş yavaş ilk 11'e ısınan Pedro Franco, her açıdan kendine hayran bırakmaya devam ediyor. Savunmada güven veren oyunu dışında duruşu, karakteri ve yeri geldiğinde skora katkıda bulunması ile de harika bir çocuk. Golünü attıktan sonra tüm takımın onu kutlaması çok güzeldi, kardeş gibi. Beşiktaş'ın en değerli oyuncularından biri olacaktır, umarım.

Serdar'ın akıbeti, ne düzeyde oynayacağı ve Jones'un ne zaman döneceği bilinmez ama Jones & Veli ikilisinin yanında sağ beke kaydırılan Atiba ile eksiksiz, taş gibi bir takıma dönüşür. Güzel günler yakındır!

8 Şubat 2014 Cumartesi

Hain Futbol


Tozlu kitap raflarımı tararken bulduğum, Michael Coleman imzalı, orjinal adı The Knowledge: Foul Football (Türkçesi Eğlenceli Bilgi: Hain Futbol) olan ve içinde çoğunu ilk defa duyacağınız ilginç veya gereksiz olduğunu düşünebileceğiniz bilgilerin yer aldığı kitabın kısa derlemesi.

*1932/33 sezonunda James Oakes, aynı maçta iki takım içinde oynamayı başarmış. Peki nasıl? Oakes 26 Aralık 1932 yılında Port Vale takımında Charlton'a karşı oynarken maç durduruldu. Oyun tekrar başladığında ise bu sefer Charlton'a transfer olmuştu.


*1950-51 sezonunun son günü Alec Herd, 17 yaşındaki oğlunu Stockport için oynarken izledi. Aynı anda David, 39 yaşındaki babasını Hartlepool'a karşı oynarken izledi. Çünkü baba oğul her ikisi de Stockport-Hartlepool karşılaşmasında oynuyorlardı.

*1900'lerde Sheffield Utd. kalesini koruyan Şişman Foulke yaklaşık 140 kg idi. Foulke'un bir diğer ilginç yanı ise kendisini rahatsız eden forvetleri bir araya topladıktan sonra ayak bileklerinden tutup havada silkelemesiydi.


*Yine 1900'lerde Notts County'li bir diğer dev kaleci Albert Iromonger ise maç sırasında hoşuna gitmeyen veya kendisini rahatsız eden bir durum olduğunda, yaptığı tek şey orta sahanın ortasına gelip topun üstüne oturur ve her şeyin geçmesini beklemekmiş.


*Dennis Evans (Arsenal,1955) Blackpool'a karşı oynadıkları bir maçta düdük sesi duyduğunda maçın sona erdiğini düşünüp topa vurar ve kendi kalesine gönderir. Fakat düdük sesi tribünlerden gelmektedir ve rakip takım lehine sayı yazılır.


*İlk zamanlarda futbol sahaları çok büyük problemdi. Hatta oyun sahası için seçilen yerler daha önceden çöplük olarak kullanılırmış. Newcastle United'ın sahasında bir kale ağzından diğerine 6 metrelik eğim varken, 1890'lı yıllarda futbol muhabirleri, Manchester United sahasının hep sular altında kalması sebebiyle kulüp çalışanlarının cankurtaran eğitimi aldıklarını yazmış.


*"Biz altın gollerimizi değerlendirmeye almak için saat değil, onun yerine takvim kullanıyoruz" Wolwerhampton takımının menajeri Tommy Docherty (2 ay hiç gol atamadıklarında böyle söylemiş)

*1967'de  ABD'de futbolun ilk başladığı yıllarda bir maçta hakem hiç kimse hatalı bir şey yapmamasına rağmen oyunu durdurmuştu çünkü söz konusu maç televizyonda yayınlanıyordu ve reklam yayınlanacağı zaman hakeme işaret edilir ve oyun durdurulurdu.

*Wimbledon takımının 1988 Kupa Finalini kazanmasından sonra atılan manşet: Oyun, set ve maç Wimledon!


*1966 yılında Avrupa Kupası için Manchester United ve Benfica arasındaki çeyrek final maçı Portekiz'in Lizbon kentinde yapılmıştı. İspanyol bir taraftar ise çitlerden atlayıp, elinde kasap bıçağıyla George Best'e doğru koşturmaya başlamış. Peki asıl amacı neymiş? Bu çılgın taraftarın amacı, Best'in saçından bir tutam kesip hatıra olarak saklamakmış.


*1966 Dünya Kupası'nı kazanan İngiltere takımının kaptanı Bobby Moore, Kraliçe'den Dünya Kupası'nı almak üzere giderken ellerinin çamurlu olduğunu fark etmiş ve ellerini Kraliçe'nin önündeki kadife kumaşa silmişti.


*1913 yılında Arsenal, Highbury stadına taşındığında sahaların yapımı henüz tamamlanmamıştı. Bu nedenle oyuncular soğuk su ile duş alıyor ve buna ek sakatlandıklarında, bir sütçü beygiri oyuncuyu sahadan alıp otele veya hastaneye götürüyordu.


*Brian Clough ilginç antrenman metotları kullanan bir antrenördü.  Clough, Antrenman sırasında koşu yapan oyuncuları aniden yanına çağırarak onlara eşofman altlarını çıkarmalarını ve bu şekilde sırtına bir arkadaşlarını alıp ısırgan otlarının içinde koşmalarını söyler.


*"Koşamıyor, top çalamıyor, kafa atamıyor. Öne çıktığı tek an, maçın başında yazı tura atmak için hakemin önüne geldiği an" Man Utd. menajeri Tommy Docherty kaptanları Ray Wilkins hakkında konuşurken.


*Eskiden soyunma odaları tam anlamıyla berbatmış. Grimsby Town'a karşı oynayan takımlar soyunma odası yerine plaj kabinlerinde soyunurken, Huddersfield oyuncuları ise eski bir tramvayı soyunma odası olarak kullanıyorlarmış. Hatta bilet satışı için kullanılan kısmı duş kabini yapmışlar.

*Yıl 1989. Arsenal sezonun son müsabakası için Liverpool'a gider. Eğer sahadan 2-0'lık bir galibiyetle ayrılırlarsa şampiyon olacaklar, aksi halde ise ev sahibi Liverpool kupanın sahibi olacaktır. Arsenal, Michael Thomas'ın son dakika golü ile karşılaşmayı 2-0 kazanır ve kupayı kazanır. Peki Michael Thomas sezon sonunda hangi takıma imzalar? Liverpool!

5 Şubat 2014 Çarşamba

Kara Murat derler bana!


Karabükspor, Galatasaray karşısında kırmızı kart ile oyundan atıldıktan sonra gözden düşen ve yerini, daha önce hiç stoper deneyimi bulunmayan Yiğit'e kaptıran ve Yiğit'in çok çabuk bu bölgeye uyum sağlamasıyla yabancı kontejyanında boşluk yaratmak için gönderilen Puygrenier'den sonra Sivasspor'dan Murat Akça'yı transfer etmişti.

Murat, Almanya doğumlu ve eğitimini sürdürmek için geldiği Türkiye'de genç yaşta Galatasaray altyapısına kazandırılmış. Paf takımda kendini gösterdikten sonra çok genç yaşta A takıma kısa süreli bir geçiş yapmış olsa da bu, Galatasaray'ın Denizlispor'dan transfer ettiği Çağlar Birinci'nin bonservisine karşılık gözden çıkarılan 5 genç oyuncudan biri olmasının önüne geçememişti. Galatasaray A2 takımında oynarken, o dönem Sergen Yalçın'ın çalıştırdığı Beşiktaş'a karşı orta sahadan attığı gol ile gündeme gelmişti hatırlarsanız. Aynı zamanda Semih Kaya'nın geri dörtlüdeki partneri ve Emre Çolak'ın takım arkadaşıydı fakat Serdar Eylik, Erhan Şentürk gibi o da beklenilen seviyeye ulaşamadan gönderilen oyunculardan biri oldu.

Galatasaray forması giyerken çok genç yaşta çapraz bağlarından sakatlanması kariyerini olumsuz yönde etkiledi, bir sezon boyunca sahalardan uzak kaldı. Çağlar Birinci'nin bonservisine karşılık gönderildiği Denizlispor'da dikiş tutturamayınca o sıralar ikinci ligde mücadele eden Adana Demirspor'a kiralandı. İki yıl önce verdiği röportajında tercihini Adana Demirspor'dan yana kullanmasının hayatında verdiği en doğru karar olduğunu söyleyen Murat, burada ilk 11'de düzenli olarak şans bulmaya başladıktan sonra Sivasspor'un radarına takıldı ve Süper Lig macerası başlamış oldu. Sivasspor'da en verimli sezonunu ilk senesinde geçirdi. Bir sonraki sezon ise Rajnoch ve Navratil arkasında forma şansı bulmakta zorlandı ve daha çok Türkiye Kupası rotasyonunda şans buldu. Bu sezon Sivas savunmasının tel tel döküldüğü M.P Antalyaspor maçındaki performansı sonunu hazırladı. Roberto Carlos tarafından kadroda düşünülmedi, devre arasında kadro ışı bırakıldı. 

Murat tüm alt yaş kategorilerinde milli forması giydi ve kaptanlık yaptı. Son olarak U21 milli takımına seçildiğinde hocası Tolunay Kafkas'tı. Tıpkı Furkan Özçal ve Eren Güngör gibi Tolunay Kafkas'ın Karabükspor'a kazandırdığı eski ve güvendiği öğrencilerinden bir tanesi. Tolunay hoca, kendisinin de bahsettiği gibi inandığı genç oyuncular ile çalışmayı sevmesi ve onları bir üst seviyeye taşıması ile biliniyor. O nedenle bu tercihinde hocaya güvenmek yanlış olmaz. Murat bu hafta Mabiala'nın sarı kart cezası nedeniyle oynamadığı maçta ilk defa ilk 11'de kendine yer buldu. Elazığspor'un 1 puana fazlasıyla razı olduğunu gösteren ve bir süre sonra çirkinleşen oyunu karşısında çok fazla iş düşmese de hatasız oynadı. Bir anlamda kafalardaki soru işaretlerini dağıtmış oldu, şimdilik. 

Mabiala'nın savunmanın bel kemiği ve takımın vazgeçilmez oyuncusu olduğunu; Yiğit'in yeni mevkisine çok çabuk adapte oluşu, takım içi rolü ve önemi baz alındığında Murat'ın formayı kapması zor gözüküyor ama rotasyonda ve sakatlık, cezalı duruma düşme vs. söz konusu olduğununda o boşluğu dolduracak kapasiteye sahip olduğunu gördük. En önemliği özelliği çevik ve hızlı olması. Sivasspor'da gözden düşmesini sağlayan Antalyaspor maçında hemen hemen her golde hata payı vardı ama ikinci golü yedikleri pozisyonda savunma arkasına kaçırdığı Lamine Diarra'ya yetişecek kadar hızlıydı. Pozisyon bilgisini ve topu oyuna sokma kabiliyetini geliştirmesi lazım. Bir stoper olarak ne tür özelliklere sahip olduğu sorulduğunda ise şu cevabı veriyor: "Benim lakabım Kara Murat'tır, kimse bana Murat demez. Herkes "Kara" diye seslenir bana. Cüneyt Arkın filmlerindeki gibi hiç mücadeleden kaçmadığım ve maçın sonuna kadar savaştığım için "Kara Murat" diyorlar."

Henüz hakkında net ifadeler kullanmak doğru olmaz ama son oynanan maç ile ilgili bir detaya değinmek gerek. Oyundan atılan Pape Sow soyunma odasının yolunu tutarken tribünlerden yabancı maddeler yağmaya başlayınca başta Murat olmak üzere Karabüksporlu oyuncular, taraftarlara uyarılarda bulunup oyuna dönerken, Murat hala daha taraftarlara uyarılarda bulunuyordu. Halbuki Elazığsporlu oyuncular çoktan oyuna başlamıştı. Neyse ki Waterman durumu farketti ve onu apar topar oyuna döndürdü. Tecrübesizlik mi desem dikkatsizlik mi bilemedim..

Futbol Kaleleri






1 Şubat 2014 Cumartesi

Mr. Indispensable


Dortmund, bu sezon sakatlanan oyuncuların takım içi önemi baz alındığında en çok sıkıntı yaşayan takımlar arasında başı çekiyor. Şampiyonlar Ligi finalinde sahada olan İlkay, Subotic, Piszczek, Kuba, Schmelzer ve Hummels bu sezon sakatlık geçirdi. Üstelik Kuba ve Subotic sezonu kapattı. Alışılagelmiş Dortmund ilk 11'i ve özellikle defans dörtlüsü (Piszczek, Hummels, Subotic, Schmelzer) henüz bir arada sahada yer alabilmiş değil. Dolayısıyla bu detay Dortmund'un lider Bayern'in 17 puan gerisinde kalarak şampiyonluk yarışının dışında kalmasına neden olan en önemli sebeplerden biri oldu. 

Yukarıdaki bir kareye sığdırılan detaylı analiz ise "Dortmund'un Vazgeçilmezi" olarak nitelendirilen Hummels'in varlığında ve yokluğunda ortaya sonuçlara, takım içinde ne kadar değerli olduğunu ispatlayacak, diğer savunmacılara nazaran üstün olan bireysel istatistiklerine ve bir savunma oyuncusu olmasına rağmen geriden oyun kurma özelliğine dikkat çekiyor. He embodies Borussia's winning mentality!

Bir Kariyerin Ardından