29 Nisan 2014 Salı

Müjdesi Verilen Siyahi Golcü Adayı


Beşiktaş'ın Konya'da iki puan bıraktığı maçın sonrasında Ali Ece'nin müjdelediği, taraftarın çok seveceği siyahi golcü adayı.

Bafetimbi Gomis için 13/14 sezonu transferindeki belirsizlikler nedeniyle sıkıntılı başladı. Kadrosunda 9 Fransız oyuncu bulunduran Newcastle'a transfer olacağı yüksek sesle konuşuluyordu. Hatta Lyon başkanı J.M Aulas, Newcastle'ın Gomis için yaptığı teklifi kabul ettiklerini ama yıllık ücret konusunda bir takım anlaşmazlıkların yaşandığını söylemişti ki öyle oldu. Bir sezon daha Lyon'da kalan Gomis, transferindeki belirsizliğin sürdüğü dönemde 4 hafta forma şansı bulamadı.

Sakatlıklar, şanssızlıklar, tecrübesizlik ve hücum oyuncularının kalitesinin yanında o seviyeye ulaşamayan savunma oyuncularının formsuzluğu nedeniyle Lyon ligin ilk yarısında zirveden uzak kaldı. Tüm bunlar düşüşün en büyük nedenlerinden biri olarak gözükürken Lyon puan tablosunda 14. sıralara kadar düştü ama takım olarak toparlanmasını bildiler. Şampiyonlar Ligi hedefinden sapmış görünseler de Fransa Kupası'nda final oynamaları, Avrupa Kupası'nda çeyrek finale kadar yükselmeleri ve yeni yılda yakaladıkları çıkış ile birlikte ligde iyi kötü bir konumda yer almaların da en büyük pay sahiplerinden biri de şüphesiz ki Batefimbi Gomis.

Lyon'un yeni yılda yakaladığı çıkışının altında yatan en büyük sebeplerden biri; Grenier ve form tutan Gourcuff'un yaratıcılığı ile Lacazette ve Gomis ikilisinin uyumu sonucu ortaya çıkan hücum gücüydü. Lyon geçtiğimiz hafta sonu 7 eksik ile çıktığı Fransa Kupası finalinde PSG'e 2-1 kaybetti. Remi Garde'ın oyuncu kadrosunda orta sahanın ofansif yönündeki en büyük kozları olan Gourcuff ve Grenier'in sakatlığı nedeniyle oynamadıkları, onların yokluğunda bu yükü üstlenen ve ligde PSG filelerine gönderdiği şık golle kalitesini kanıtlayan Ferri'nin yokluğunda bile Lyon, Lacazette-Gomis ortaklığıyla skor üretmeyi başardı. Gomis belki vasatı aşamadı ama topu dokunmadan da asist yapılabileceğini gösterdi.

Beşiktaş taraftarı Nouma, İlhan Mansız ve Bobo'dan sonra ligde en azından 15 gol barajına ulaşacak, gol krallığı yarışında var olabilecek bir golcü bekliyor ama özellikle Beşiktaşlılık ruhunu sahaya yansıtabilecek nitelikte kaliteli bir forvete hasret duyuyor. Bu sezon da dahil olmak üzere Lig 1'de top koşturduğu son 8 sezonda 30 maç ve 10 gol barajını aşmayı başaran Gomis'in bu performansının bu tanıma uygun ve yeterli olup olmadığı tartışma konusu dahi olmaz. Fransa Lig 1'in, sadece Avrupa'nın 5 büyük ligi arasında değil tüm kıtada gol ortalamasının en düşük olduğu liglerden biri olmasının yanı sıra Gomis'in son 3 sezonda mücadele ettiği tüm kulvarlarda totalde 20 gol barajını aşmış olması doğru bir tercih olabileceğini destekliyor.

Bafetimbi Gomis'in ilk bakışta göze çarpan özellikleri; güçlü fiziğini rakip savunmacılar karşısında en büyük avantajlarından biri haline getirmesi, dayanıklılığı ve özellikle ceza sahası içindeki bitiriciliği. Derbide ve Sivas deplasmanında maçı koparabilecek fırsatları değerlendiremeyen Almeida'nın kaleci ile karşı karşıya kaldığı pozisyonlardaki beceriksizliğinin ne boyutta olduğunu hesaba katarsak Gomis'in bu alanda Almeida'nın çok çok önünde olduğunu söylemek mümkün. Sadece bu kadarla da sınırlı değil. Gomis'in Almeida'yı futbolcu kalıbına sokan ortalamanın üstünde kafa topu hakimiyetinde bile önünde olduğunu söylesek yanlış olmaz. Bunların dışında hızı, çevikliği ve tekniği de fena sayılmaz.

Ekmeğini taştan çıkarmak deyimine uygun,  yoktan var ettiği pozisyonlardan gol bulabilme becerisi onu emekçi forvetler listesine sokuyor. Savunma hücumda başlar prensibine pek de uygun olduğu söylenemez belki ama takım oyununa her zaman bağlı kalması en büyük artılarından bir tanesi. Kaleye sırtı dönük aldığı topları iyi saklamasının ve çıkardığı paslarla takım arkadaşlarına pozisyon yaratmasının yanı sıra kanatlardan aldığı toplarda içeriye katedip tehlike yaratabiliyor. Zaman zaman tutan beceriksizliği, sonu güreşe varan ikili mücadeleleri ve ofsayt sorunu en büyük eksileri olarak göze çarpıyor.

Beşiktaş şu an için Şampiyonlar Ligi'ne direkt olarak katılmak için eline geçirdiği avantajı kaybetmiş görünüyor. Önümüzdeki sezon Vodafone Arena'da Şampiyonlar Ligi müziğini duymayı uman Beşiktaş için aranan golcü, bu seviyede takımı bir tık yukarı taşıyabilecek (Gomis, Şampiyonlar Ligi'nde mücadele ettiği son sezonda 7 maçta 5 gol buldu.) olmasının yanı sıra ekonomik şartlar göz önüne alındığında bonservisi için kulüp kasasından para çıkmayacak bir golcü ise Gomis'ten yana tercih kullanmak doğru olur. Ne denli bir kalite olduğunu anlamak için 12/13 sezonunda Nancy deplasmanında attığı ve bu sene Rhöne derbisinde partneri Lacazette'e attırdığı gollere bakmak yeterlidir.



22 Nisan 2014 Salı

Maç Yazısı: Beşiktaş - Fenerbahçe


Galatasaray'ın evinde farklı kaybederek 3 puan bıraktığı haftada Beşiktaş'ın ligi 2. sırada bitirebilmek adına çok önemli bir fırsat ve avantaj yakaladığı fakat ligin genelinde olduğu gibi bu ikramı geri çevirdiği bir hafta daha geride kaldı.

Olası Olimpiyat Stadı ziyaretimi askıya almama yol açan Passolig saçmalaması nedeniyle bu denli kritik bir maçın dahi alışılagelmiş derbi atmosferinden uzak olduğu fakat son dönemde oynanan tüm Beşiktaş - Fenerbahçe karşılaşmalarında olduğu gibi futbolun, temponun ve heyecan çıtasının ortalamanın üzerinde olduğu bir maçtı.

Beşiktaş'ın sahada en yaratıcı ve topu ayağın aldığında fark yaratabilecek oyuncusu Oğuzhan'ın oyundan bir hayli kopuk olduğu ilk dakikalarda Beşiktaş rakip kaleye gitmekte ve Fenerbahçe'nin kilidini açmakta zorlandı. Buna rağmen savunma arkasına sarkan topta kaleciye karşı karşıya kalan Almeida golü bulabilirdi ama Almeida'nın en büyük zafiyetini bir kez daha gözler önüne sermesi ve hemen akabinde Sow'un yine karşı karşıya pozisyonda yaptığı net vuruş mevkidaşı Almeida'ya nazire yaparcasına first-classtı. Sow'un golüne dek geçen süre zarfında Oğuzhan'ın yalnızca 2 defa topla buluşmuş olması da aslında kaçınılmaz sonun habercisiydi aslında. 

Performansında her hafta üstüne koyarak ilerleyen Jones  nedenini anlamadığım gereksiz agresifliği ile hemen başın başında takımı eksik bırakabilirdi. Partneri Veli ise artık sadece isin savunma boyutunda rol almıyor. Rapid Wien'de oynadığı dönemden kalma ofansif kabiliyetleri tekrar gün yüzüne çıkıyor gibi. Hücumda son hareketi iyi yapamadığı yönündeki eleştirilere "Gol bölgesine geldikten sonra artık mecalim kalmıyor ki! Beynime oksijen gitmiyor" diyerek yanıtlıyor ama uzaklardan çıkardığı müthiş şutun akabinde Beşiktaş golü buluyor.

Maçın kaderine tek başına etki eden Motta'nın golünden sonra Oğuzhan'ın sahada varlığını hissettirmesi ile Beşiktaş rakip sahada daha etkili olsa da takımın sahadaki en iyi ismi kırmızı kartla atılınca işler değişti tabii. Oyunda kaldığı süre boyunca haftalardır nasip olmayan golü atmasının yanı sıra Beşiktaş'ın hücumlarına yön veren, en verimli ve istekli oynayan oyuncu Motta'ydı ama bu istekliliği başına dert açan etken oldu. 

Gökhan Töre'nin potansiyelinin %20'sini sahaya yansıtması ve maçtan sonra, sabaha karşı omzundan vurularak hastenelik olması da yine Beşiktaş'ın başına gelebilecek türde ekstrem bir saçmalıktı.

Diego Simeone & The Kid


13 Nisan 2014 Pazar

Noel @Anfield


Bugün Anfield'da Liverpool'un 2005 ŞL ligi finalinden sonra belki de en önemli maçını oynadığı ve kazanarak şampiyonluk yolunda rüzgarı arkasına aldığı maçta Noel Gallagher'da tribündeki yerini almıştı. Oasis'i Oasis yapan, müzik tarihinin en yetenekli söz yazarı, bestecisi ve dahilerinden biri olmasının yanı sıra koyu Manchester City taraftarlığı ile de nam salan Noel Gallagher ve #JTF96 stickerı.

5 Nisan 2014 Cumartesi

Finalin Adını Eski Kartallar mı Koyacak?


Avrupa Ligi çeyrek final eşleşmelerinin ilk ayağına, zamanında yolu Beşiktaş'tan geçen ve kısa zamanda taraftarın gönlünde taht kuran ama yine de tadı damağımızda kalan isimler damga vurdu. İnönü'nün gördüğü en klas ama bir o kadar da hassas Tangocu ile adı Beşiktaş ile anıldığından Birleşik Arap Emirliklerinin yolunu tutana kadar her şeyiyle olay olan, en özel yetenekler ile bezenmiş bir Portekizli..

2006 senesinde UEFA Avrupa Ligi'nde yarı finale kadar ilerleme başarısı göstermiş olan Basel'in bu başarısında aslan payı, aynı zamanda o sezon turnuvanın gol kralı olan Matias Emilio Delgado'ya aitti. Kariyerinin en iyi dönemini geçirdikten sonra yolu İstanbul'a düşen Delgado, kısa zamanda Beşiktaş taraftarının sevgisini kazanmış, İnönü'de iz bırakan simalardan biri olmuştu. Sakatlık belasından kurtulamadıktan ve gözden düştükten sonra Birleşik Arap Emirlikleri'nin yolunu tutan, kendisininden bihaber olduğumuz uzun soluklu Al Jazeera macerasından sonra, tam 8 yıl sonra Basel'e geri döndü ve kendi dejavusunu yaratmasına ramak kaldı. Valencia'yı 3-0 ile geçtiler, biri "Delgado golü" olmak üzere iki golün altında Tangocu'nun imzası vardı.

Türkiye'yi Arap ülkeleri öncesi sıçrama tahtası veya geçiş süreci olarak görmek doğru olur aslında. Avrupa Ligi'nde takımını sırtlayan Ricardo Quaresma'da kısa süren Al-Ahli kariyerinin ardından en ünlü yüzlerinden biri olduğu eski kulübü Porto'ya dönüş yaptı. Uyum süreci diye bir şey söz konusu dahi olmadı, hemen ilk 11'deki yerini ayırttırdı. Önce Frankfurt ve Napoli'nin evi San Paolo'da sahne aldı, turu getiren isim oldu. Çeyrek finalin ilk ayağında Sevilla'yı ağırladıkları maçta dünya çapında eşi benzeri olmayan sağ ayağının dışıyla Mangala'ya harika bir asist yaptı ve rövanş öncesi tur kapısını araladılar.

Hikayelerinde bir çok ortak nokta bulunan bu iki eski Beşiktaşlı, geri dönüş yaptıkları ve isimleriyle özdeşleştikleri kulüplerini finale taşır ve belki Torino'da birlikte boy gösterirler, kim bilir?

Ibracadabra Pul Koleksiyonu