16 Eylül 2014 Salı

Beşiktaş - Çaykur Rizespor / Bal Yapmayan Arı Misali


"Şampiyonlar Ligi'nde 32 Avrupa Ligi'nde 48 takım mücadele edecek ve biliyor musunuz bu akşam bu 80 takımdan hangileri maç oynuyor? Biz"

Hafta içinde Avrupa kupalarında ülkesini temsil edecek her takıma, o ülkenin federasyonu dinlenme süresini arttırmak amacıyla maç fikstüründe kolaylıklar sağlar. Normal şartlarda olması gereken budur ama Türkiye'de futbolu yöneten zihniyetin, ülke futbolunu yönetmesi gereken son kişilerden oluşuyor olması, böyle saçmalıkları olağan kılıyor.

Takımın orta sahadaki beyni ve yaratıcı gücü Oğuzhan, varlığının tüm dengeleri değiştirdiği Demba Ba ve Beşiktaş'ın bu maçta yaşadığı ofansif sorunların üstesinden gelmek adına transfer edilen Jose Sosa'nın yokluğunda, taraftarın oynayacağı 12. oyuncu rolü çok büyük önem taşıyordu ama Futbol federasyonunun eline yüzüne bulaştırdığı Passolig saçmalığının tam anlamıyla bir fiyaskoya dönüşmesi nedeniyle diğer lig maçlarında olduğu gibi bu maçta da tribünler boştu. En önemli hücum opsiyonlarının yokluğunda, hazırlık maçı atmosferinde geçen maçta oyuncular motive olmakta zorlandı çünkü alışık oldukları, ihtiyaç duydukları itici güç yoktu.

Kanatlarda Olcay ve Gökhan Töre'nin performanları ve Cenk-Mustafa ikilisine yapacakları servisler büyük önem taşıyordu. Olcay kritik anlarda sahneye çıkma geleneğini sürdürse de Töre 37 top kaybında bulunarak, bu alanda bu alanda rakipsiz olduğunu kanıtladı. Robben gibi ayağının dışını kullanarak hücum ediyor ama driplinglerle savunmaya yarmak yerine topu sağına çekip orta yapmayı tercih ediyor ki bu da ezbere kaçıyor. İstediği pasları bir türlü alamayan Cenk-Mustafa ikilisi kalabalık Rize savunması arasında kaybolup gitti, etkili olamadı. Beşiktaş bal yapmayan arı misali topa %78 oranında sahip oldu, 521 isabetli pas kullandı ama skor üretemedi.

Ramon Motta'ya ayrı bir parantez açmak lazım. Adeta döküldü. Beşiktaş kariyerinin en kötü maçlarından birini oynadı. Saman alevi misali gelişen Rizespor ataklarının %43'ü, savunmanın solundan gerçekleşti. Bu seviyede devam edecek olursa, Bilic İsmaıl'i asıl mevkisinde kullanıp, Atiba'yı sağ bekte düşünebilir.

Mehmet Özdilek maç öncesi yaptığı açıklamada, galibiyet için geldiklerini söyledi ama Rizespor'un maç boyunca topla birlikte Beşiktaş yarı sahasında bulunduğu anlar çok nadirdi (%19).  Rizespor'un 90 dakika sahada kalan ama sadece 13 kez topla buluşan Ümit Korkmaz ile golü bulması gerçekten garipti. Golü bulduktan sonra hızlı hücumlarda etkili olabilecek LuaLua ve Holosko'nun oyundan alınmasıyla konuk takım tam anlamıyla kendi yarı sahasına gömüldü, ezbere gelişen Beşiktaş hücumlarını kitledi. 

Beşiktaş en önemli hücum silahlarından yoksun çıktığı. saha dışı olumsuzluklar karşılaştığı ve hakem Hüseyin Göçek'le de mücadele ettiği maçtan yine de 3 puan ile ayrılabilirdi ama şu da bir gerçek; Beşiktaş, Oğuzhan ve Demba Ba olmadığında oldukça sıradanlaşıyor.  

9 Eylül 2014 Salı

#BuFormayıTaşımak




Polder Futbolu







Polder, Hollanda'da deniz seviyesinin altında olan ve denizden setlerle ayrılarak kurutulmuş olan tarlalara, deniz seviyesinin altında ekime elverişli olan topraklara verilen isimdir. Suyun geniş düzlükleri yararak oluşturduğu geçitlerin, futbol oynamalarına engel olamayacağını düşünenlerin futbol sahasına dönüştürdüğü bu alanlarda oynamak eşsiz bir deneyim olacaktır kuşkusuz. 

31 Ağustos 2014 Pazar

Mersin İY - Beşiktaş / Güya Süper!


Böylesine kötü bir zeminde, yüksek sıcaklık ve nem altında oynanan maçta sahadaki oyunu, oyuncuların performansını değerlendirmenin veya olumsuz yorumda bulunmanın mantığı yok çünkü tüm bu olumsuz şartlar ve Türk futbolunu yöneten kişilerin mantık yoksunluğu, dün gece futbol topuna hükmetmeyi imkansız hale getirdi. 

Beşiktaş, Emirates'in muhteşem zemininde, futbol oynamak için oldukça elverişli bir havada Arsenal'e karşı kıran kırana mücadele ettikten sonra birden fazla olumsuz koşulda ilk lig maçından galibiyetle ayrılmasını bildi ama sorulması gereken sorular vardı. Beşiktaş'a neden dinlenme fırsatı tanınmıyor da maç cumartesi günü oynanıyor? Fikstür mü sıkışık, nedir? (Geçtiğimiz sezonda Beşiktaş'ın Olimpiyat'ta oynadığı iç saha maçlarının cuma akşamı oynaması, fikstürdeki bu saçmalık, bu sezon daha ilk haftadan yine karşımıza çıkmaya başladı.) Rıza hoca bir hafta önce yaptığı açıklamada saha zemininin çok kötü durumda olduğunu ve maçın İstanbul'da oynanma ihtimalinden bahsetmişti. O günden bugüne niye hiç bir önlem alınmadı? 


Maç içinde Rıza hoca, hakeme maçın ertelenmesi hususunda talepte bulunduğu söyledi ama futbol oynanması veya oyuncuların yaşayacağı ciddi sakatlıklar hakem umurunda değildi tabii ki. İlk dakikalar iki takım oyuncularının birbirlerinden çok zeminle mücadele etmesine sahne oldu ki daha yarım saat dolmadan Veli ve Oktay Delibalta sakatlanıp kenara gelmek zorunda kaldı. İlk yarı itibarıyla golü bulan takımın maçı kazanacağı görüşü hakimdi çünkü oyuncular istediklerini yapmakta zorlanıyorlardı. Mersin savunmasının hatasından faydalanan Gökhan Töre'nin hiç oyalanmadan topu Cenk'le buluşturması harikaydı. Cenk'te ikramı geri çevirmedi, harika bitirdi. Geçtiğimiz sezon Almeida'nın varlığı da yokluğu da sorunken; alternatifli hücum hattı Beşiktaş'ın bu sezon ki en büyük kazançlarından bir tanesi. Beşiktaş kalesinde pozisyonlar vermeye başlayınca Bilic'in Pedro Franco'yu sahaya sürerek oyuna müdahele etmesi çok yerindeydi. 5-3-2'ye dönüldükten sonra Mersin 3. bölgedeki etkinliğini kaybetti ve 3 puan geldi.

İkinci yarıda iki takımda da kötü zemin, sıcak hava ve nem üçlüsü nedeniyle doğal olarak yorgunluk baş göstermeye başladı. Beşiktaş rakip kalede çok fazla boş alan bulurken Cenk ve Kerim bu pozisyonlardan yararlanamadı. Murat kalesinde çok başarılıydı ama bu pozisyonlarda Demba Ba olsaydı maç çok daha erken kopardı. Takım halinde Mersin 98,1 km, Beşiktaş 97,2 km katetti. Bu rakamlar ortalamanın altındaydı ama şartlar göz önüne alındığında çok normaldi. (Beşiktaş'ın geçtiğimiz sezon hiç 100 km altına düşmemişti.) Toplamda sadece 591 isabetli pas yapılabildi. 

Tüm bu olumsuzluklara rağmen iki takım oyuncularını gösterdikleri efor ve ortaya koydukları üstün mücadeleden dolayı tebrik etmek lazım. Beşiktaş çok çok önemli 3 puanı cebine koyarak İstanbul'a dönmeyi başardı.

23 Ağustos 2014 Cumartesi

Beşiktaş - Arsenal / Believe'n fight!


Futboldan az çok anlayan her bireyin, "maçın hakkı Beşiktaş" olduğu konusunda hemfikir olduğunu söylesek yanlış olmaz. Maçta yeri geldi Arsenalli oyuncular vakit geçirmek zorunda kaldı, daha ne olsun?

Edin Terzic ve Eren Şafak, geçtiğimiz haftasonu oynanan Arsenal'in 3-0 kazandığı Manchester City karşılaşması için Londra'ya gitmişlerdi. Slaven Bilic ve ekibinin bu raporlar doğrultusunda dersine iyi çalıştığını söyleyebiliriz. Arsenal'in orta sahadaki çok yönlü üçlüsü; Arteta, Ramsey ve Wilshere topu ayağına aldığında yapılan sürekli baskı ile bu üçlünün rahat top yapması ve topu kanatlardaki Cazorla ve Alexis'e ulaşmasını engelleyerek akıcı Arsenal hücumlarını sekteye uğratma planı oyun genelinde başarıyla uygulandı. Maç genelinde orta saha üstünlüğü Beşiktaş'taydı ama yine de Atiba'nın yokluğundan doğan boşluk çok büyüktü. Necip - Veli ikilisi mücadeleyi elden bırakmadılar, kesici oyuncu rollerini çok iyi oynadılar ama kaptıkları topları oyuna sokma konusunda bir Atiba değillerdi. Atiba kaptığı toplarla etkili bir ara pas atmıyor belki ama yinede topu dikine oynuyor ve Beşiktaş hücumlarını şekillendiriyor. 10 numarasız Beşiktaş'ın orta alandaki tek ofansif gücü olan Oğuzhan, maç boyunca 5 etkili pas vererek bu alanda karşılaştırılğı Alexis Sanchez'i geri de bıraktı. Alexis Sanchez 2 etkili pas atarken Arsenal takım toplamı 6'ydı. Oğuzhan'ın ortaya koyduğu performansın, sahip olduğu potansiyel göz önüne alındığında yeterliliği tartışılıyor ama Demba'nın volesinde, Olcay'ın auta yolladığı plasesinde kilit pasları veren yine Oğuzhan'dı.

Beşiktaş, Ersan ve Pedro Franco ikilisinin birlikte oynadığı son 10 maçta 6 kez kalesini gole kapadı ve bu rakamlar, ne kadar iyi ikili olduklarının anlatmak için yeterli. Savunmanın sağı için güne kurtarmaya yönelik geçici çözümler üretmek zorunda kalmaya devam eden Bilic'in tercihi İsmail oldu. İsmail harika bir performans sergiledi ama çoğu zaman driplinglerle sıfıra kadar inmesine rağmen ters ayaklı olmasından dolayı istediği pasları veremedi ne yazık ki.

Slaven Bilic'in elindeki kadroda halen daha gerçek bir sağ bek bulunmamasının yanı sıra hazır olmayan Gökhan Töre ve potansiyelini bir türlü sahaya yansıtamayan Kerim Frei'nin gösterdiği performanslara bakılırsa; hamle oyuncusu sıkıntısı yaşandığı görülüyor. Arsenal'de oyuna sonradan dahil olan Chamberlain'in yarattığı etkinin yarısını, Gökhan ve Kerim ikilisi sahaya yansıtamadı. Kerim Frei aldığı hiç bir topu olumlu kullanamazken Gökhan'da rakip sahaya top taşımak dışında etkili olamadı.

90+4'te hakem tarafından tribüne gönderilen Bilic'in Londra'da takımının başında olamayacak olması büyük dezavantaj ama Arsenal, İstanbul'da hem Ramsey'i hem de Arteta'yı kaybetti. Üstelik Atiba rövanşta sahada olacak. Beşiktaş Arsenal'i eleyebileceğini gösterdi ve dahasını da gösterecektir. İnancımız tam!

18 Ağustos 2014 Pazartesi

Castrol ile Güçlü Deneyimler’in Yeni Durağı İspanya Unutulmaz Bir Sürüş Deneyimi Talihlileri Bekliyor


Castrol’ün yoğun ilgiyle karşılanan Güçlü Deneyimler kampanyası, 4. ayağında motorsporları tutkunlarını Barcelona’da Volkswagen modellerini test etmeye ve Dünya Ralli Şampiyonası’nda Polo R WRC ile tozu dumana katan Volkswagen Pilotu’yla nefes kesen bir sürüş deneyimi yaşamaya davet ediyor! Dünyanın en iyi yarış takımlarıyla ileri teknolojiye sahip yağları geliştirmek ve test etmek için beraber çalışan Castrol, www.gucludeneyimler.com adresi üzerinden sürdürülen kampanyanın 4. ayağında İspanya’da unutulmaz bir deneyim sunuyor. Türkiye’de motorsporları ve otomobil tutkusunu son tüketiciye yaşatmak hedefiyle yola çıkan Castrol’ün Güçlü Deneyimler kampanyasına katılmak isteyenlerin yapması gereken tek şey var: “Şimdilik” en unutulmaz anını 31 Ağustos gecesine kadar www.gucludeneyimler.com adresi üzerinden paylaşmak. Şimdilik… Çünkü hayatınızın en unutulmaz anını İspanya’da yaşacaksınız.
"Unutulmaz", "Çılgınca", "İnanılmaz", "Gerçek bir yarışçı gibi hissettim", "Çok hızlı", "Muhteşem", "Harika bir deneyim"...
Geçen sene Volkswagen Sürüş Deneyimi’ne katılanlar bunları söylemiş… Tüm dünyada araç üreticileri ile gerçekleştirdiği ortak mühendislik çalışmaları ve sponsorluklarıyla dikkat çeken lider madeni yağ üreticisi Castrol, Volkswagen Sürüş Deneyimi’nin dolu dolu ve heyecanlı programı boyunca talihlilerin yanında olacak.
Volkswagen Sürüş Deneyimi’nde talihlileri neler mi bekliyor?
  • Volkswagen araçları ile aksiyon dolu sürüş deneyimi
  • Volkswagen WRC Pilotu’nun sağ koltuğu
  • Volkswagen Motorsporları Takımı ile Tanışma Fırsatı
  •   Eşsiz mimarisiyle dikkat çeken Barcelona’da 2 gün konaklama
22-23 Eylül’de düzenlenecek etkinlikte Castrol EDGE ile güçlendirilmiş Volkswagen araçlarlarına şampiyon pilotlar ile co-drive heyecanı yaşamak, en unutulmaz anlardan biri olacak. Unutulmaz Volkswagen Sürüş Deneyimi’ni yaşayacak 2 motorsporları tutkunundan biri olmak için www.gucludeneyimler.com sizi bekliyor!
Gerisi anlatılmaz, yaşanır…

Bir boomads advertorial içeriğidir.

15 Ağustos 2014 Cuma

#kalbimizdesin





Ağaçlı yollarında Dolmabahçe'nin, beyaz siyaha sarıldı, hüngür hüngür ağlıyor. 
Güle güle Süleyman Seba!

11 Ağustos 2014 Pazartesi

Barcelona'nın Emirates Stadyumu'ndaki Payı


Barcelona son olarak Thomas Vermaelen'i 19 milyon euro karşılığında kadrosuna katarak, Arsenal'e 390 milyon pound'a mal olan Emirates Stadyumu'nun yapımına %34,6'lık katkıda bulunmuş oldu. İlk olarak Marc Overmans ve Petit transferleri ile start olan bu akım, van Bronckhorst, Hleb, Henry, Fabregas, Alexander Song ve son olarak Thomas Vermaelen ile birlikte adeta alışkanlığa dönüşürken; bu 8 transferden Arsenal kasasına toplamda 135 milyon pound girdi.

Not: (Eski) Arsenal kaptanı Thomas Vermaelen'in Barcelona'ya transferi bir kaç gün sonra gerçekleşmiş olsaydı Community Shield kupası ellerinde yükselecek ve kariyerine bir kupa daha eklenmiş olacaktı.

2014/15 Sezonu En iyi Forma Tasarımları









 





7 Ağustos 2014 Perşembe

Beşiktaş - Feyenoord / Büyüksün Baba!


Olimpiyat Stadı'nın çetin şartlarında, Demba Ba'nın golleriyle şölen havasında geçen maç, Beşiktaş taraftarını uzun zamandır hiç olmadığı kadar mutlu etmek için fazlasıyla güzel anlara sahne oldu.

Zaman zaman topla ilerlemeyi zorlaştıran ve televizyondan izlerken bile hissedilen(!) Olimpiyat Stadı'nın meşhur rüzgarı sebebiyle yoğun fiziksel mücadele ile geçen ilk yarım saatlik dilimde, iki takımda hücumda etkili olmakta zorlandı. Bilic'in ilk maçta elde edilen avantajlı skor ve takımın yaratıcı gücü Oğuzhan'ın yokluğunda, oyunu geride kabullenip, kapılan toplarla hızlı hücuma çıkmaya dayalı oyun planı, tıpkı Necip gibi zorunlu olarak sağ bek oynayan van Beek'in hatasında golü getirdi. İki maçta da sadık kalınan ve başarıyla uygulanan takım savunması turun anahtarıydı. Beraberlik golünden sonra kısa süreli gerilim yaşandı ama sorun yoktu, Ba vardı.

Attığı üç gol ile ile sadece gecenin kahramanı olmakla kalmayıp, aynı zamanda Avrupa kupalarında hat-trick yapma başarısı gösteren ilk Beşiktaş oyuncusu olarak da daha şimdiden adını Beşiktaş tarihine yazdıran Demba Ba, taraftarların yıllardır özlemini çektiği, hayallerini süslediği, siyahi golcü ekolünde zirveyi görmemizi sağlayacak kalitede olduğunun somut kanıtlarını bize sundu. Almeida'dan sonra Ba ve yeni transfer sayılabilecek Mustafa Pektemek ikilisi ile Beşiktaş hücumunun ne boyutlara ulaştığını görmenin mutluluğu paha biçilemez. Son üç sezonda Burak Yılmaz'dan sonra en çok gol atan yerli forvet olan Cenk Tosun gibi bir alternatifimiz olduğunu da unutmayalım.

Beşiktaş Ba - Pektemek ikilisi ile başka boyutlara ulaşırken, Graziano Pelle'yi elinde tutamayan ve Te Vrede'ye muhtaç kalan Feyenoord'da aynı ölçüde güç kaybetti. Dünya Kupası'nda Hollanda defansının en önemli parçaları olan Martins İndi, de Vrij ve Janmaat'ı takımdan ayrılmasıyla defans hattı adeta sıfırlandı. Kaptan Clasie'nin de takımdan ayrılırsa eğer Feyenoord'u çok zor günler bekliyor.

Takımın eksiklikleri olduğu su getirmez bir gerçek. Artık defansın sağı için günü kurtarmak adına geçici çözümler üretmek zorunda kalmamamız gerekiyor. Demba Ba'nın "sıra dışı yetenekleri olan bir oyuncu" şeklinde tabir ettiği Oğuzhan dışında istediği ara pasları alacağı orta alan oyuncusu yok ve dolayısıyla 10 numara transferi şart!

31 Temmuz 2014 Perşembe

Avrupa'nın Çelik Adamları Sezonu Açıyor

(Kardemir forge on: Europe's men of steel, uefa.com)
Kulüp tarihinin en başarılı lig performansını sergiledikten sonra Eskişehirspor ve Sivasspor'un men cezası almasıyla birlikte UEFA Avrupa Ligi elemelerine katılma şansı yakalayarak bir ilke daha imza atacak olan Tolunay Kafkas ve çelik adamları, sezonu Rosenborg karşısında açıyor.

13/14 sezonu öncesi kulüp yönetimindeki belirsizlikler ve dolayısıyla teknik direktör tercihi, oyuncu transferlerindeki gecikmeler ve kamp sürecinde yaşanan aksaklıklara rağmen, oluşan kaos ortamında, tüm bu sorunlarının üstesinden gelebilmek adına kısıtlı süre zarfında alınan tüm kararların doğruluğu, Karabükspor'u başarıya taşıyacak kişilerin birlikteliği, bugün gelinen noktanın çokta sürpriz olmayacağının göstergesiydi aslında.

Karabükspor'un beklentilerin üzerine çıkıp tarihi bir sezon geçirmesindeki en büyük etken; elindeki oyuncu kadrosundan maksimum verim alan Tolunay hocanın oturttuğu taktik disiplin ve takım savunmasıydı kuşkusuz. Tolunay Kafkas'ın elinde kadronun yeterliliği tartışılırdı ama olayın ofansif boyutunda yaşanan yaratıcı oyuncu eksikliği çok net olarak göze çarpıyordu. Bu eksiklik ve dolayısıyla oluşturulan oyun planı başarının sırrıydı bir nevi.

Yeni sezona başlarken eksik olan bölgelere gerekli takviyeleri yapmak ve bu başarının tesadüf olmadığını göstermek adına doğru adımlar atıldı. İlk olarak ofansif açıdan güçlenmek ve forvet transferinde nokta atışı yapmak hedeflendi. Eintracht Braunschweig'den bonservisi elinde gelen Domi Kumbela ve yine aynı şekilde Gaziantepspor'dan Abdou Razack Traore ile takımın hücum gücü birkaç seviye birden atladı. Bu ikili kağıt üstünde olduğu kadar saha içinde de beklenen seviyeye ulaşıp uyum yakalarsa müthiş işler başarabilir.

Yine hücum bölgesini takviye etmek için Elazığspor'dan transfer edilen Onur Ayık, Almanya doğumlu, sol ayaklı, orta sahanın solunda ve ortasında oynuyor. Geçtiğimiz sezon Karabükpor'un kiralık olarak kadrosuna kattığı ve Furkan Özçal ile birlikte en çok verim aldığı oyuncu olan Erkan Kaş'ta bonservisiyle takıma katıldı. Bu iki oyuncu arasında kıyasıya forma rekabeti olabilir. Ve son olarak son iki sezonu tam anlamıyla kayıp geçiren Turgay Bahadır ise çok net bir transfer hatası olarak gözüküyor.

Defansın sağında, Uğur Uçar'ın takımdan ayrılmasından doğan boşluğu kapamak için tercih edilen isim olan  Tanju Kayhan'ın yeterli olup olmayacağı tartışmaya açık. Pek de parlak olmayan, kısa süren Beşiktaş kariyeri ve iki sene üst üste küme düşen takımlarda yer almış talihsiz bir adamdan bahsediyoruz. Bekleyip görmek lazım. 

Karabük maceraları kısa süren Sanel Jahic ve Puygrenier dışında Mabiala'ya partnerlik etmesi için uygun oyuncu bulamayan Karabükspor bu bölgeyi, Tolunay Kafkas'ın eski öğrencilerinden biri olan Emre Güngör ile takviye etti. Bonservissiz geldiğini de düşünürsek, yerli statüsü içinde iyi bir alternatif olduğu söylenebilir ama eli kolu bağlayan yabancı sınırlaması olmasa idi bu bölge yabancı bir isim ile doldurulurdu. 

 Waterman'ın yedeği olarak düşünülen U20 Milli Takımı kalecisi Aykut Özer, potansiyel sahibi genç bir kaleci. Waterman'ın önünde şans bulma ihtimali çok düşük ama kulübede yaşı geçmiş ve hiç bir zaman düzenli forma şansı bulamamış, yetenekleri körelmiş 34 yaşına basacak olan Bora Körk yerine genç milli genç kaleci bulundurmak daha mantıklı bir seçim. Aykut'un Türkiye'de düzenlenen 2013 U20 Dünya Şampiyonasın'da tüm maçlarda kaleyi koruduğunu ve U21 takımınında da düzenli olarak forma giydiğini hatırlatmakta fayda var.

Sonuç olarak; 13/14 sezonunda çeşitli olumsuzluklara rağmen kulüp tarihine geçmeyi başaran ve bu sezon hemen hemen her eksiği giderilmiş olan takımın bu sezon daha iyisini yapabilmesi için önünde hiç bir engel yok.

1 Temmuz 2014 Salı

119. Dakika





Brezilya ile Şili arasında oynanan son 16 karşılaşmasının 119. dakikasında Mauricio Pinilla'nın direkte patlayan şutu Dünya Kupası tarihinin unutulmaz anları arasındaki yerini aldı. Kader adamı Pinilla golü atsa, milli kahraman olacak ve ev sahibi Brezilya elenecekti. Ama olmadı, penaltılara giden maçta kazanan Brezilya oldu. Neredeyse milli kahraman olacakken üstüne bir de penaltı atışından yararlanamayan Pinilla ise bu unutulmaz 119. dakikayı vücuduna kazıdı.